TRUMP 2.0 DÖNEMİ ORTADOĞU POLİTİKASI: GEÇMİŞİN DERSLERİ VE GELECEĞİN ŞİFRELERİ

Mehmet Babacan

Dış Politika Uzmanı

Giriş

ABD’de 2024-Kasım ayında gerçekleştirilen Başkanlık Seçimlerinden galibiyetle çıkan Donald Trump ikinci kez Başkan koltuğuna oturmaya hazırlanırken nasıl bir dış politika gündemi takip edeceği ise uluslararası toplum tarafından büyük bir merakla bekleniyor. Trump’un aslında Beyaz Saray’a yabancı olmaması ve 2017-2021 yılları arasındaki ilk Başkanlık döneminde ortaya koyduğu dış politika anlayışı yeni dönemdeki dış politikası için bazı öngörülerde bulunmayı kolaylaştırıyor. Ancak bunun yanında konjonktürün değişmiş olması, uluslararası politikada ortaya çıkan yeni tartışma ve kriz alanları da sürprizlere hazırlıklı olmayı gerektiriyor. Bu bağlamda “Trump 2.0” döneminin Ortadoğu bölgesi için taşıdığı anlam da birçok değişkenin hesaba katılması gereken zorlu bir analizi beraberinde getiriyor.

Trump’un Genel Dış Politika Stratejisi

Donald Trump’un ikinci Başkanlık dönemindeki Ortadoğu politikasının genel dış politika stratejisinden bağımsız olmadığı düşünülürse öncelikle Trump ve ekibinin yeni dönemdeki dış politika yaklaşımının genel bir çerçevesini çizmek gerekecektir. Trump’un ilan etmiş olduğu listede Dışişleri Bakanlığı görevini “şahin” görüşleri ile bilinen Florida Senatörü Marco Rubio’ya vermesi aslında tüm dünyaya iletilmiş önemli bir mesaj içermektedir. 2011’den beri Senato’da yer alan, Ortadoğu ve Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip eden Rubio bölgeye yönelik eleştirel ve radikal görüşleri ile bilinen bir siyasetçi profili çiziyor. Ayrıca Trump’un küresel siyasete yönelik olarak Ukrayna’daki savaşı bitirmek için Putin’le konuşacağını ifade etmesi, savaşların devam etmesini arzulamadığını belirtmesi gibi açıklamaları “itidalli” olarak yorumlansa da göreve başladıktan sonra eylemleriyle söylemlerinin uyuşup uyuşmayacağı ise belirsizliğini koruyor.

Trump ilk başkanlık döneminde Avrupa kıtası yanında uluslararası örgüt ve kuruluşlarla gergin ilişkilere sahip bir dış politika izlerken Çin ile ticaret savaşlarına girişmiş ve Ortadoğu’da İsrail odaklı girişimlerde (“Kudüs Kararı”, “Yüzyılın Anlaşması”, “Normalleşme çabaları” vb.) bulunmuştu. Ayrıca müdahaleci olmayan, Amerika’nın ulusal çıkarlarını önceleyen, ekonomiyi rahatlatacak formüller içeren bir yaklaşımla hareket etmişti. Dolayısıyla Trump’un dünyanın değişik bölgelerinde pasif angajmanı önce çıkaran, çok mecbur kalmadıkça askeri operasyonlara girişmekten imtina eden paradigmasının Trump 2.0 döneminde de devam edeceği rahatlıkla söylenebilir.

Trump 2.0 Dönemi Ortadoğu Politikasının Şifreleri

ABD’nin 47. Başkanı olarak ikinci kez göreve başlayacak olan Donald Trump’un muhtemel Ortadoğu politikasının şifreleri ilk dönemde ortaya koyduğu performans bağlamında birçok konuda kendisini ortaya çıkarmaktadır. Özellikle İsrail-Filistin anlaşmazlığında bariz bir biçimde ve Yahudi Lobisinin etkisi altında İsrail yanlısı bir tutum sergileyen Trump yönetimi, İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararını imzalayarak uluslararası bir diplomatik krize yol açmıştı. Ortadoğu bölgesinin Arap devrimleriyle çalkalanmaya devam ettiği Trump’un ilk Başkanlık döneminde Nükleer Anlaşmadan çekilme ve İran’a yönelik “maksimum baskı politikası” da öne çıkan başlıklar arasında yer almıştır.

Trump’un İsrail ile Körfez ülkeleri arasında diplomatik ilişkilerin inşasını sağlayan “İbrahim Anlaşmaları (Abraham Accords)” ve “Normalleşme Girişimleri” çerçevesinde hem bölgedeki geleneksel müttefiklerini kaybetmemek hem de İran’ı baskı altına almak üzere giriştiği hamlelerin yeni dönemde değişik şekillerde gündeme gelebileceği ifade edilebilir. Her ne kadar BAE, Bahreyn, Fas ve Sudan gibi ülkelerin İsrail’i resmi ve diplomatik düzeyde tanımasının Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgedeki diğer majör aktörleri de kapsayacak bir düzeye erişmesi “7 Ekim 2023 -Aksa Tufanı” sonrasında gerçekleşen olaylar neticesinde şu an için mümkün görünmese de ABD’nin İsrail’i bir ateşkese ikna edememesi ABD’nin Ortadoğu politikasını sınırlayan etkenlerin başında gelmektedir. Obama ve Biden döneminde Amerikan dış politikasının odak noktasının Çin ile rekabet bağlamında Asya-Pasifik bölgesine kayması nedeniyle Ortadoğu’ya angajmanını belirli ölçüde azaltan ABD’nin yeni dönemde İsrail-Hamas Savaşı ve diğer gelişmeler bağlamında bölgeye yeniden müdahil olması de beklenebilir. Keza “angajman” ve “izolasyonizm” arasında gidip gelen Amerika’nın Ortadoğu’ya yönelik bölgesel politikası çeşitli unsurların etkisi altında şekillenmekle beraber son dönemde Amerikan ordusunun İsrail’i savunmak için bölgeye olan tahkimatı hızlandırdığı da bilinen bir gerçektir.[1]

Seçim kampanyası esnasında “İran’la diyalog kapılarının kapalı olmadığını” belirten Trump’un, her ne kadar ikinci döneminde İran’a karşı sert politikalar ve yeniden baskı kurma stratejisinin öne çıkacağına dair öngörüler yoğunlukta olsa da, Tahran’la müzakere masasına oturması beklenebilir. Trump’un genel Ortadoğu politikası ve İran’a yönelik politikası İsrail ve Yahudi Lobisi ekseninde şekillenmekle birlikte Trump’un karakterinin ve politikalarının öngörülemez yapısı İran’la “nükleer anlaşma” müzakerelerinin geleceğini de etkiliyor. Böyle bir durumda İsrail baskısıyla İran’a karşı sertleşen politikanın Tahran yönetimini radikalleştirerek Çin ve Rusya ile daha fazla yakınlaştırdığının farkında olan Washington’un Ortadoğu’daki bir diğer önemli gündem maddesi de bölgede artan Çin etkisi. Rusya’nın yanında bu bölgede Çin ile de rekabet etmek durumunda kalan ABD, Filistinli aktörleri (El-Fetih ve Hamas) bir araya getirme, bölgedeki ülkelerle çeşitli alanlarda karşılıklı bağımlılık ilişkileri tesis etme ve enerji alanında önemli anlaşmalar imzalama gibi hamlelerle öne çıkan Pekin’in etkinliğini kısıtlamak zorunda olduğunu hissediyor. Nitekim Ortadoğu’da yapılan Arap Barometre anketlerine göre Çin politikalarının bölgede güvenliği muhafaza etmekte ABD politikalarından ciddi bir farkla önde olduğu saptanmıştır.[2]

Sonuç

20 Ocak 2025 tarihinde resmen start alacak “Trump 2.0” döneminin uluslararası politika için birçok sürprizi beraberinde getireceği yüksek bir beklenti olarak karşımıza çıkıyor. Donald Trump’un seçim kampanyasında sözünü ettiği Rusya-Ukrayna Savaşını bitirme, bölgesel savaşlara son verme gibi dış politikaya pozitif yansıyan retorik düzeydeki yumuşak söylemleri bazı çevrelerce eleştirilmiş ve Putin’e karşı kullanılacak önemli bir koz olmadıkça bu savaşın sona ermeyeceği ifade edilmiştir.[3]

Diğer taraftan Ortadoğu’da 1 seneyi aşkın bir zamandır devam eden İsrail-Hamas Savaşı’nın akıbeti yanında bölgedeki diğer çatışmaların (Libya, Suriye, Yemen vb.) seyri, İran’a yönelik politika ve nükleer anlaşma konularında Trump’un nasıl bir dış politika stratejisi takip edeceği de bu kapsamda cevabı aranan sorular arasında yer almaktadır. Trump politikalarının değişken doğası ve kestirilemeyen yapısı yanında birinci dönemden hatırlanacağı üzere Donald Trump’un büyük ölçüde kişisel özelliklerden beslenen “dış politikadaki ani çıkışlar” yeni dönemde Ortadoğu politikalarının belirsizliğini korumasına yol açıyor. Bu hususta 1. Trump Dönemine ait dış politika uygulamaları geleceğe dair birtakım şifreler sunarak belirli ölçüde bir öngörü alanı açsa da Trump’un yeni dönemdeki Ortadoğu politikasını bölgesel ve uluslararası politikadaki gelişmeler yanında Trump yönetimi ile Washington müesses nizamı arasındaki ilişkiler belirleyecektir.

Kaynakça


[1] Aylin Ünver Noi, “İzolasyon ile Angajman Arasında Kalan ABD’nin Ortadoğu Politikası”, Kriter, Yıl: 9, Sayı: 6, (Aralık-2024) https://kriterdergi.com/dis-politika/izolasyon-ile-angajman-arasinda-kalan-abdnin-ortadogu-politikasi (Erişim: 12.01.2025)

[2] Michael Robbins, Amaney A. Jamal & Mark Tesller, “America is Losing the Arab World: And China is Reaping the Benefits”, Foreign Policy, July/ August 2024, Vol. 103, No. 4, pp.43, 45. 11.06.2024 https://www.foreignaffairs.com/united-states/america-losing-arab-world (Erişim: 12.01.2025)

[3] Bu konuda bir röportaj veren ABD’li ünlü siyaset bilimci ve yazar Fareed Zakaria Ukrayna’da ateşkes için Trump politikalarının etkinliği ve geçerliliği üzerine eleştirel bir çerçeve çizmiştir. bkz: “Fareed Zakaria Looks Ahead to 2025”, Foreign Policy, 01.01.2025 https://foreignpolicy.com/live/fareed-zakaria-looks-ahead-to-2025/ (Erişim: 12.01.2025)

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Yazar mehmetbabacan

Diğer Yazımız

0x1c8c5b6a

0x1c8c5b6a