
Haber
Rusya, Afganistan’daki Taliban hükümetini resmen tanıyan ilk ülke oldu. Moskova’nın kararı muhalefetten sert tepki gördü. (bbc.com 04.07.2025)
https://www.bbc.com/turkce/articles/c0j4qez98edo
Haber Analizi
Yakın zamanda Rusya’nın Taliban yönetimini resmen tanıyan ilk ülke olması, Afganistan’ın tarihsel önemini ve Moskova’nın dış politikasındaki yön değişimini ortaya koyan dikkat çekici bir gelişme olarak görülebilir. Haber içeriğinde aktarıldığı gibi, Moskova’nın cesur bir karar aldığını savunan Afganistan Dışişleri Bakanı Emir Han Muttaki, bu adımı “diğer ülkelere de örnek olmasını umduklarını belirterek olumlu ilişkilerde, karşılıklı saygı ve yapıcı bir ilişki için yeni bir sayfa” olarak nitelendirmiştir. Bu açıklama, Kremlin’in attığı adımın yalnızca ikili ilişkiler düzeyinde olmaksızın küresel jeopolitik bağlamda da sembolik bir eşik olduğunu göstermektedir.
Günümüzde Rusya’nın Taliban’a yönelik bu kararını anlamak için, Sovyetler Birliği’nin 1979 işgaliyle başlayan tarihsel travma, Soğuk Savaş sonrasında şekillenen güvenlik kaygıları ve günümüzde yaptırımlar altındaki Moskova’nın pragmatik enerji ve ticaret arayışları birlikte değerlendirilmelidir.
Haber metninde, “Sovyetler Birliği Afganistan’ı 1979’da işgal etmiş ve dokuz yıl süren savaşta 15 bin askerini kaybetmişti” ifadesi, Rusya’nın kolektif hafızasında derin izler bırakan bir travmayı anımsatmaktadır. Moskova açısından bu süreç yalnızca askeri kayıplarla sınırlı kalmamış, aynı zamanda küresel düzeyde “Vietnam sendromu”nu andıran bir prestij kaybına yol açmıştır (Westad, 2005). Günümüzde ise Moskova’nın Taliban ile ilişkilerini güçlendirme çabası, söz konusu tarihsel yenilgiye rağmen devam etmektedir. Bu noktada öne çıkan husus ise Rusya’nın geçmişte zorla tesis etmeye çalıştığı nüfuz alanını, günümüzde büyük ölçüde pragmatik iş birliği çerçevesinde yeniden yapılandırma eğiliminde olmasıdır.
Pragmatizmin yükselişi açısından haber içeriğinde yer alan bir diğer ifadeye göre, “Rusya Dışişleri Bakanlığı da ticari ve ekonomik ilişkilerde, enerji, ulaşım, tarım ve altyapı alanındaki iş birliği potansiyelini gördüğünü” açıklamıştır. Bu durum, Moskova’nın ekonomik yaptırımlar altında yeni stratejik ortaklık arayışını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Nitekim, 2022 yılında Taliban ile yapılan doğalgaz, petrol ve buğday ihracat anlaşmaları, Kremlin’in Batı dışı ekonomik bağlantılar kurma stratejisinin somut örneklerini oluşturmaktadır (Krybko, 2023). Ayrıca, Vladimir Putin’in 2024’te Taliban için “terörle mücadelede müttefikimiz” ifadesini kullanması, yalnızca enerji ve ticaret alanında olmaksızın güvenlik ekseninde de Taliban ile iş birliği arayışını göstermektedir.
Bu bağlamda, Rusya’nın güncel Afganistan politikasına baktığımızda ideolojik bir perspektiften ziyade ekonomik ve güvenlik çıkarları çerçevesinde yeniden şekillendiğini söylemek doğru olacaktır.
Haberde aktarılan eleştirel, bu pragmatik yaklaşımın beraberinde getirdiği etik ve toplumsal tartışmaları ortaya koymaktadır. Eski Afgan siyasetçi Fevziya Koofi’nin, “Taliban’la herhangi bir ülkenin ilişkileri normalleşirse ülkeye barış gelmez. Fakat Taliban’ın dokunulmazlığı meşrulaştırılmış olur” şeklindeki değerlendirmesi, özellikle kadın hakları ekseninde şekillenen meşruiyet sorununa işaret etmektedir.
Haber metninde yer alan “Taliban hükümeti, “Afgan kültürüne dair yorumları ve İslam hukuku çerçevesinde” kadın haklarına saygı duyduğunu savunuyor. 2021’den bu yana 12 yaşın üzerindeki kız çocuklarının eğitim alması yasaklandı, kadınların birçok alanda çalışması yasak. Kadınların erkek bir refakatçi olmadan evlerinden ne kadar uzağa gidebilecekleri konusunda ve kamusal alanda seslerini yükseltmelerine engel olacak birçok kısıtlama da var.” ifadesi açısından bakıldığında Taliban’ın 12 yaşın üzerindeki kız çocuklarının eğitim almasını yasaklaması ve kadınların çeşitli meslek alanlarından dışlanması, insan hakları perspektifinden ciddi bir sorun teşkil etmektedir (Human Rights Watch, 2023). Bu çerçevede, Rusya’nın ekonomik ve güvenlik çıkarlarını öncelikli kılarak söz konusu ihlalleri görmezden gelmesi, uluslararası kamuoyunda ciddi eleştirilerin oluşmasına neden olmaktadır. Bu durum, Rusya’nın Afganistan’daki politikalarını, kadın hakları ve insan hakları standartlarını öncelikli kılan diğer ülkelerden farklı olarak, tamamen pragmatik ve çıkar odaklı bir yaklaşım çerçevesinde şekillendirdiğini göstermektedir.
Haber metninde yer alan, “Bugün, ülkeye siyasi müdahalesi ve Taliban’a verdiği destek aynı yıkıcı stratejilerin bir devamıdır. Sadece şu an bu diplomasi adı altında yapılıyor.” ifadesi, Sovyet işgalinden günümüze uzanan sürekliliği dikkat çekici bir şekilde gözler önüne sermektedir. Günümüzde askeri müdahalenin yerini diplomatik tanıma ve ekonomik anlaşmalar alsa da temel amaç değişmemiştir: Afganistan üzerinde nüfuz sağlamak olup jeopolitik çıkarları güvence altına almaktır. Bu amaç doğrultusunda Rusya’nın Afganistan politikasının travmadan pragmatizme evrilmesinin tarihsel bağlamını açık bir biçimde ortaya koyduğu söylenebilir.
Sonuç olarak Rusya’nın Taliban yönetimini resmen tanıması, Sovyet işgalinin yarattığı travmatik deneyimlerden, çıkar odaklı bir pragmatizme geçişi temsil etmektedir. Özellikle enerji, ticaret ve güvenlik alanlarındaki iş birlikleri, Kremlin’in bu yaklaşımını meşrulaştıran temel unsurlar olarak öne çıkarken; Taliban’ın mevcut kadın hakları ihlalleri ve yönetimin meşruiyeti üzerine süregelen tartışmalar neticesinde bu politikanın uluslararası alanda ciddi eleştirilere maruz kalmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, Moskova’nın Afganistan’a yönelik açılımı kısa vadede ekonomik ve stratejik avantajlar sağlasa bile uzun vadede Rusya’nın “otoriter rejimleri destekleyen bir aktör” olarak algılanma riskini artırmaktadır.
Kaynakça
Human Rights Watch. (2023). Afghanistan: Taliban’s Crackdown on Women’s Rights. Retrieved from https://www.hrw.org
Korybko, A. (2023). Russia’s Pragmatic Turn to the Taliban: Energy and Geopolitics in Afghanistan. Journal of Eurasian Studies, 14(2), 145-162.
Westad, O. A. (2005). The Global Cold War: Third World Interventions and the Making of Our Times. Cambridge: Cambridge University Press.
Fotoğraf: Anadolu Ajansı