Arjantin’deki Yahudi Diasporası: Geçmişten Günümüze

Mustafa Kökmen

Latin Amerika Uzmanı

Arjantin, Latin Amerika’daki en büyük Yahudi nüfuslarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Yahudi göçmenlerin çoğu 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Doğu Avrupa ve Osmanlı İmparatorluğu’ndan kaçan Yahudilerdi. Buenos Aires, Yahudi kültürünün merkezi haline gelmiş, burada sinagoglar, okullar ve sosyal kulüpler kurulmuştur. Arjantin’de yaklaşık olarak 200,000 Yahudi yaşamaktadır. Bu, Arjantin’in Latin Amerika’daki en büyük ve Amerika kıtasında ABD ve Kanada’dan sonra üçüncü en büyük Yahudi nüfusuna sahip olduğu anlamına gelir. Arjantin’in Yahudi nüfusu, dünya genelinde ise altıncı en büyük Yahudi topluluğunu oluşturur. Dünyadaki en etkili diasporalar arasında kabul edilen Yahudilerin, Arjantin’de var oluşunun arkasında birçok farklı paradigma vardır.

AMIA Bombalaması ve Adalet Arayışı

1994 yılında Buenos Aires’teki Arjantin-İsrail Karşılıklı Yardım Derneği (AMIA) binasına yapılan bombalı saldırıda 85 kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce kişi yaralandı. Saldırı, Arjantin’deki Yahudi toplumunu derinden etkiledi ve sorumluları tam anlamıyla tespit edilemedi. Başkan Javier Milei, AMIA’nın 30. yıl dönümünde yaptığı konuşmada, bu konuda önceki yönetimlerden farklı olarak adalet arayışında kararlı olduğunu belirtti​. Olayın soruşturmasına bakan Arjantinli savcı Alberto Nisman, 2006 yılında İran hükümetinin ve Hizbullah’ın saldırıyı planladığını ve gerçekleştirdiğini iddia eden bir rapor hazırladı. Nisman, özellikle İran’ın Buenos Aires’teki büyükelçiliği ve Hizbullah arasında bağlantılar kurduğunu öne sürdü. İran yönetimi ve Hizbullah yetkilileri suçlamaları tümüyle reddetmişti. Bu süreç birçok radikal örgütün alışılmış davranış kalıplarından farklı bir şekilde gelişti. Çünkü radikal örgütler, çoğu zaman dikkat çekmek için eylemlerini itiraf ederek veya yapmamış olsalar bile öne çıkmak için yapmış olduklarını öne sürerek dikkat çekme hedefiyle hareket ederler. Bu durum dünya üzerindeki birçok radikal örgütte net bir şekilde görülmektedir. Savcı Alberto Nisman, 2015 yılında kendi dairesinde ölü bulundu. Ölümü, AMIA soruşturmasıyla bağlantılı olup olmadığı konusunda büyük tartışmalara yol açtı ve hala çözülememiş bir gizem olarak kalmaktadır. Süreci yakından takip eden İsrail yönetimi ve Yahudi diasporası, adaletin sağlanması yönündeki taleplerini geçmişte olduğu gibi mevcut hükümete de baskı kurarak iletmektedir.

Arjantin-İsrail İlişkileri

Arjantin, İsrail Devleti’ni 1949’da tanıyan ilk Latin Amerika ülkelerinden biriydi. İki ülke arasındaki ilişkiler, tarihsel olarak dostane olmuştur. Ancak, AMIA bombalaması ve 1992’de İsrail Büyükelçiliği’ne yapılan saldırılar, iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini artırdı. İsrail, Arjantin’in Yahudi toplumu üzerindeki etkisini ve güvenliğini koruma konusundaki çabalarını desteklemiştir. Arjantin, bölgede İsrail ile en iyi ilişkilere sahip devletlerin başında gelmektedir. Modern siyasi Siyonizmin babası Theodor Herzl, Yahudi halkı için bir devlet kurma düşüncesi üzerine yoğunlaştığında, ilk etapta birkaç farklı yer üzerinde durdu. Bu yerlerden biri de Arjantin’di. Herzl, 1896 yılında yayımladığı “Der Judenstaat” (“Yahudi Devleti”) adlı eserinde, Yahudi devleti için iki olası yer önerdi: Filistin (o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası) ve Arjantin. Herzl, Arjantin’i, geniş ve seyrek nüfuslu toprakları nedeniyle tercih edilebilir buluyordu. Bu ifadeler ve açıkça işgal niyetlerine rağmen Arjantin hükümetinin ve toplumunun Yahudilere ve İsrail’e karşı bakışının pozitif olmasının rasyonel bir izahı yoktur. Arjantin’in sahip olduğu ekonomik kriz ve İsrail’in sahip olduğu ekonomik güç bu ilişkilerin yönünü belirlemektedir. Uluslararası ilişkilerde bir devletin zaafları bir başka devletin fırsatlarıdır. Arjantin’in ekonomik zaafı, uluslararası sistem içerisinde hareket kabiliyetini azaltmakta ve milli kararlar alınabilmesine engel olmaktadır.

Ünlü Yahudi Arjantinli Sanatçılar ve Sporcular

Ünlü bir aktör ve yönetmen olan Max Berliner, Arjantin sinemasında ve tiyatrosunda önemli bir figürdü. Dizi, film ve sinemaların bir toplumun yaşam biçiminden kültürüne ne ölçüde kamuoyunda etki bıraktığı açıktır. 1984’te Nobel Ödülü kazanan César Milstein, immünoloji alanındaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Öte yandan, Dünyada 200’e yakın ülkeden toplam 965 bireyin aldığı Nobel ödüllerinde Yahudiler 213 ödül alarak istatistiklerde büyük dikkat çekmektedir. İlginçtir ki dünya üzerinde yaşayan 10 milyon Yahudi nüfusu, 8 Milyarlık dünya nüfusu içerisinde verilen Nobel ödüllerinin yaklaşık dörtte birini almayı başartmıştır. Futboluyla ünlü Arjantin’de Osvaldo Ardiles 1978 Dünya Kupası’nı kazanan Arjantin milli futbol takımının bir parçasıydı. Dünyaca ünlü bir tenisçi olan Diego Schwartzman, ATP sıralamalarında üst sıralarda yer almıştır. Bu gibi örnekler, bölgede yaşayan ve dünya üzerinde var olan Yahudi diasporalarının öne çıkması adına ciddi kamu diplomasisi faaliyetleri olarak görülmektedir. Yahudi sempatisi oluşturabilmek adına Arjantin’de olduğu gibi dünyanın birçok ülkesinde Yahudilere önemli roller verilmiştir. Yahudiler ise verilen bu rolleri, kazanılmış roller gibi sahiplenmiş, uzun yıllar İsrail’in kamu diplomasisindeki gücünü arttırmışlardır.

Arjantin’e Kaçan Nazi Komutanları ve MOSSAD’ın Operasyonları

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından birçok Nazi savaş suçlusu, Arjantin’e kaçtı. Bunların en bilinenlerinden biri Adolf Eichmann’dır. Eichmann, Holokost’un başlıca organizatörlerinden biriydi ve 1960 yılında MOSSAD tarafından Buenos Aires’te yakalanarak İsrail’e getirildi. Eichmann, 1961 yılında İsrail’de yargılanarak idam edildi. Bu olay, dünya genelinde geniş yankı uyandırdı ve MOSSAD’ın uluslararası otoriteden kabul almasına da etki eden istihbarat olayların başında gelmektedir.

Sonuç

Arjantin’deki Yahudi toplumu, tarihsel olarak İsrail’in kuruluşundan bu yana bölgede varlığını sürdürmeye devam etmiştir. AMIA bombalaması olayı bölgede Yahudi sempatisi oluşturmuştur. Zira yaşanan bombalama olayı ile Yahudiler mağdur kabul edilerek toplumda birçok alanda Yahudilerin rol almasına zemin hazırlanmıştır. Bu roller, siyaset spor, sanat gibi topluma yön veren alanlar çerçevesine gelişmiştir. Bugün Almanya’nın toplumsal olarak hissetmiş olduğu ‘Yahudilere Borçluluk’ hissi bir başka şekilde öne çıkan olayların benzer bir tezahürüdür. Başkan Javier Milei’nin AMIA’nın 30. yıl dönümünde verdiği sözler, bu konuda yeni bir dönemin başlangıcı görülmektedir. Aynı zamanda, Arjantin’in İsrail ile olan güçlü ilişkileri ve kültürel bağları, Yahudi toplumunun önemine vurgu yapmaktadır. Kıtada genel kanaat elbette böyle değil. Bölge aktörlerinin büyük bir kısmı İsrail’in Gazze’de yaptıklarının karşısında yer alarak hukuksuzluğa karşı durmuştur. Öte yandan bazı Latin Amerika devletlerinin Filistin Devletini resmen tanımak için birtakım girişimleri bulunmaktadır.

Yazar Mustafa Kökmen

Diğer Yazımız

PRIMUM NON NOCERE – ÖNCE ZARAR VERME

Prof. Dr. Ayhan ALTINTAŞ Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı, Eczacılık Tarihi ve …