Dış Politika Uzmanı
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği Çin ziyaretinde BRICS’e katılmak istediklerini ve AB’ye iyi bir alternatif oluşturduğunu söylemiştir. Bu haber analizin amacı BRICS’i detaylıca incelemek, AB ile kıyaslamasını yapmak ve Türkiye’nin amaçlarını belirlemek olacaktır.
BRICS Nedir?
21. yüzyıl dünya sahnesinde çok farklı gelişmelere neden olmuştur. Hızlı bir ekonomik büyüme gerçekleştiren, büyük oranda yabancı yatırım çekmeyi başaran ve küresel ekonomide etkinliği hızla artan ülkeler değişik şekillerde sınıflandırılmaya başlanmıştır. Bu sınıflandırmalar arasında ucuz emek girdisi ve bunun sonucu olan düşük üretim maliyetleri avantajıyla yüksek büyüme oranları gerçekleştiren, yüksek düzeyde doğrudan yabancı yatırımları çeken, ihracat düzeyini, döviz rezervlerini ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’sını (GSYH) dikkat çekici hızlarda arttırabilen gerçekleşen ekonomik buhranlardan görece daha az zarar gören dört ülke dikkat çekmiştir. Bu ülkeler Rusya, Çin, Hindistan ve Brezilya olmuştur. Bu ülkelerin yükselmesinde en önemli kritikleri ise yüksek nüfusları, doğal kaynak zenginlikleri, milli gelirlerindeki hızlı artışlar ve iç tüketici sayılarının yüksekliği oluşturur.
Bu organizasyonun aslında gelecekte önemli bir yer işgal edeceği şüphesiz görünmektedir. Zira 2050 yılında Çin dünyanın en büyük ekonomisi, üçüncü büyük ekonominin Hindistan, dördüncü büyük ekonominin Brezilya, altıncı büyük ekonominin ise Rusya olacağı ileri sürülmektedir. Bunun yanı sıra Çin ve Hindistan’ın imalat ve hizmet sektöründe, Brezilya ve Rusya’nın da hammadde sektöründe belirleyici güç olacakları da ifade edilir.
BRICS, bu dönemde incelendiğinde dünya ekonomisinde önemli bir yapa sahip olmaları ve hızla büyüyen ekonomileri BRICS’i ekonomik gücü açısından açıklanabilir yapmaktadır. Çin ve Hindistan, dünya ekonomisinin en hızlı büyüyen ülkeleri arasında yer almaktadırlar. Nüfusları incelendiği zaman ise bu ülkeler dünya nüfusunun yaklaşık %40’ını oluşturmaktadırlar. Bu büyük nüfus hem ekonomiyi büyük ölçüde etkilemekte hem de sosyal politikaların geliştirilmesinde önemli bir yere sahiptir. Diğer bir güç doğal kaynaklardır. Rusya ve Brezilya geniş enerji kaynakları ve tarım alanları ile öne çıkarken Güney Afrika madencilik sektörüne önemli bir yer tutar. BRICS, küresel ekonomik ve politik meselelerde tek bir ses olmayı amaçlarlar. Bu iş birliğini ticaret alanında yoğunlaştırmak organizasyonun temel hedeflerinden biridir diyebiliriz.
Kalkınma Bankası ise üye ülkeler arasında altyapı ve sürdürülebilir kalkınma projelerini finanse etmek amacıyla kurulmuştur. Bu organizasyon aynı zamanda ve en önemlisi olacak şekilde çok kutuplu bir dünya düzenini savunmaktadır. Bu durum, Batı merkezli ekonomik ve finansal kurumlara karşı bir denge unsuru olmasını sağlamaktadır diyebiliriz.
BRICS VE Avrupa Birliği (AB)
BRICS, AB ile kıyaslandığında daha geçici ve esnek bir yapıya sahiptir diyebiliriz. AB ise derin ekonomik politik ve sosyal entegrasyonu teşvik eden kalıcı ve kurumsal bir yapıya sahiptir. BRICS üyeleri farklı kıtalarda yer almakta ve coğrafi olarak geniş bir dağlımdadır. AB ise Avrupa Kıtası ile sınırlıdır ve homojendir. BRICS, üye ülkeler arasında belirli bir ekonomik entegrasyon karşılamaz diyebiliriz; fakat ekonomik iş birliği teşvik edilir ve şu anda bir ortak pazar veya gümrük birliği gibi derin bir ekonomik entegrasyonu mevcut değildir. Ortak para birimi ise son dönemde özellikle Brezilya’nın teşvik ettiği bir konu olarak organizasyon gündeminde yer almaktadır, fakat kısa vadede bu zor görünmektedir diyebiliriz.
BRICS, aynı zamanda politik entegrasyona da sahip değildir ve üye ülkeler egemenlik haklarını saklı tutarak organizasyon içinde yer alırlar. Bu durum AB içinde böyle değildir. Ülkeler arasında belirli seviyede politik entegrasyon mevcuttur. BRICS, yeni gelişen küresel ekonomide yükselen pazarlar oluşturmaya belirli bir noktaya kadar getirebilmişken AB, küresel ekonomik ve politik bir gücü oluşturur diyebiliriz.
BRICS kısa vadede gelişen bir birlik ve entegrasyon yolunda olan bir birlik olsa da gelecekte önemli bir mekanizma ve ekonomik güç haline geleceği şüphesiz görünmektedir. AB kurumsallaşmasını tamamlamış bir birliktir ve ekonomik bir gücü oluşturmaktadır. Fakat uzun vadede BRICS’in gerisinde kalması olasıdır diyebiliriz. Özellikle Çin’in çok büyük ekonomik büyümeler sağlaması ve ticaretini sağlamlaştırması, AB’nin ekonomik verilerinde şimdiden hissedilmeye başlamıştır.
Peki Türkiye için alternatif olarak görülen bu birliğin şimdi zamanı diyebilir miyiz? Kısa vadede Türkiye’nin AB üyeliği konusunda politik davranışları devam edecektir; zira AB, Türkiye’nin hedefleri açısından en önemli ve en büyük hedef organizasyonu olmuştur. İlave olarak ekonomik bir bağlılığı da söz konusudur. İhracat açısından AB, Türkiye için fazlasıyla önemlidir. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bu açıklamasını bu konjonktür ile bağlandırabiliriz. Fakat burada önemli olan BRICS’e Türkiye’nin erken dönemde üye olması, gelişecek ve uzun vadede çok önemli bir yerde bulunacak bu ekonomik organizasyon içinde yer almasıdır. Lakin bunun zamanlaması çok önemlidir. Zamanının iyi belirlenmesi zaruridir. Bu aşamada ise BRICS’in Türkiye açısından AB’nin alternatifi olacağı düşüncesine katılmak zor görünmektedir. Türkiye dış politikasını daha fazla çeşitlendirmeye çalıştığı gibi ekonomik olarak da alternatiflerini geliştirmek istemektedir bu uzun vadede gelişecek bir durumu oluşturmaktadır. Türkiye’nin bir denge politikası içerisinde dış politika izlediği de unutulmamalı ve hızlı kararlar alınmadan önce detayları iyi incelenmelidir.
Kaynakça
Goldman Sachs, (2003). “Dreaming With BRICs”, The Path to 2050, Written by Wilson, D. and Purushothaman, R., Global Economics Paper No. 99