2000 SONRASI TÜRKİYE – ABD İLİŞKİLERİNİN SAVUNMA İLİŞKİLERİ BAĞLAMINDA İNCELENMESİ

Alperen Çildir

ESOGÜ, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Yüksek Lisans

Giriş

Türkiye, kuruluşundan itibaren dünya devletleriyle diplomatik ilişkiler geliştirmiş ve bu süreci sürdürmeye devam etmektedir. Uluslararası ilişkilerde çıkar dengeleri ve dostane bağlar önemli bir yer tutarken, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) bu süreçte Türkiye açısından stratejik bir konuma sahiptir. Geçmişten günümüze Türkiye ile ABD arasında çok sayıda diplomatik temas kurulmuş ve çeşitli anlaşmalar imzalanmıştır.

Bu ilişkiler farklı alanlarda ve daha da gelişerek devam etmektedir. Günümüze doğru yaklaşıldığında Türkiye-ABD ilişkilerinin birçok konuda genişletildiği ve ilişkilerin diplomatik boyutu ele alındığında aslında ne kadar karmaşık olduğu kolayca görülebilmektedir. İki ülkenin uzun yıllardır kurmuş olduğu bu ilişkiler; ticaret, güvenlik, ekonomik, politik, savunma ve daha birçok alanda her iki tarafa da katkı sağlamıştır.

Türkiye; özellikle jeopolitik konumundan dolayı ABD’nin bölgedeki anlaşmak isteyeceği, çıkar ilişkisi kurmaya çalışacağı bir ülkedir. Avrupa, Asya ve Ortadoğu arasında bir geçiş imkanı sağlayan bölgedeki bir müttefikin varlığı ABD’yi memnun etmektedir. Bu müttefiklik yıllar öncesine, Türkiye’nin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) katılmasına dayanır ve sonrasında yine birçok konuda anlaşmalar sağlanarak ilişkilerin devam etmesine imkan tanımıştır.

Son yıllarda Türkiye’nin savunma sanayi alanında büyük adımlar attığı görülmektedir. Bölgedeki istikrarsızlık, terör örgütleri ve silahlı güçlerin varlığı, dünyadaki güvensizlik ve savaş ortamı Türkiye’yi savunma alanında kendini daha da geliştirmeye iten önemli faktörlerden bazılarıdır. Özellikle son 20 yılda yapılan savunma yatırımları ve teknolojinin gelişmesiyle birlikte savunma iş birlikleri de eskisinden çok daha önemli bir konuma gelmiştir. Bu bağlamda Türkiye, birçok ülke ile savunma alanında görüşmeler yaparak ve anlaşmalar sağlayarak bu alanda kendini güçlendirmeye devam etmektedir.

ABD, savunma alanında görüşmeler ve anlaşmalar yapılan en önemli ülkelerden biridir. Savunma bağlamında birçok teknoloji ve güce sahip olan ABD ile bölgesindeki en güçlü ve istikrarlı devletlerden biri olan Türkiye arasında yıllardır bu alanda görüşmeler yapılmaktadır. Yapılan ve yapılacak her anlaşma her iki ülkeye de katkı sağlamakla birlikte savunma ilişkilerinin kazan-kazan mantığına dönüşmesine ihtimal vermektedir.

F-35 Yeni Nesil Savaş Uçağı Programı

2000’li yıllardan günümüze kadar süren Türkiye-ABD ilişkilerinde F-35 savaş uçağı programının yeri oldukça önemlidir. Jeopolitik konumu sebebiyle birçok tehdide komşu olan Türkiye savunma alanında kendisini sürekli yenilemeye ve geliştirmeye önem vermektedir. Dolayısıyla müttefik ülke ABD’nin öncüsü olduğu F-35 programına başvuran ve tedarikçi ülke konumuna kadar gelen Türkiye, farklı sorunlar gerekçe gösterilerek programdan çıkarılmıştır. Bu durum Türkiye-ABD ilişkilerini derinden sarsmakla beraber karşılıklı güven ilişkisini de kırmıştır.

1999 yılında programa dahil olan Türkiye, 2003 yılında ABD ile yaşanan tezkere krizi sebebiyle 2007 yılına kadar belirsiz bir süreç içerisinde kalmıştır. 2007 yılında ise anlaşmaya varılmış ve üretim aşamasına katılım gerçekleşmiştir. Bu programa dahil olmanın Türkiye için birçok konuda avantajı olmuştur. Son teknolojiyle geliştirilen bu uçaklarla birlikte bölgede güçlü ve caydırıcı bir hava kuvvetine sahip olma fırsatı doğmuştur. Türkiye; programa katılmak, ortak olmak ve son aşama üretici ülke konumuna gelmekle yeni teknolojik faaliyetlere açık olduğunu göstermiştir. Aynı zamanda uçak parçalarının ülkede üretilmesi ülke ekonomisine ve mevcut savunma sanayisine katkı sağlamıştır. Bu programın hali hazırda müttefik ülkelerle sürdürülüyor olması Türkiye’nin özellikle ABD ve diğer paydaş ülkelerle ilişkilerinin gelişmesinin ve stratejik ortaklıklar kurmasının önünü açmıştır.

2018 yılına kadar gelinen süreçte Türkiye, F-35 siparişlerini vermiş, Lockheed Martin üretim tesisinde resmi teslim töreni düzenlenmiştir. Bu bağlamda Türk personellere belirli eğitimlerin verilmesinin ardından uçakların Türkiye’ye 2019 yılından itibaren teslim edilmesi planlanmıştır. Ancak uçakların hiçbiri Türkiye’ye teslim edilmemiş ve planlar beklendiği gibi işlememiştir. Bunun temelinde 2016 yılından sonra Türkiye-ABD ilişkilerinin gerilmesiyle başlayan krizler ve Rusya ile S-400 hava savunma sistemi satın alınması gibi sorunlar yer almaktadır. Türkiye’nin F-35 programı konusundaki isteği ve çabası gözle görülür şekilde fazlaydı ve bu çaba savaş uçaklarının üretimi, geliştirilmesi ve yatırımı konusunda önde gelen ülkelerden biri olmasını sağladı.

Yaşanan krizler nedeniyle ABD ile ilişkilerin bozulması, Türkiye’nin bu programdaki varlığını da sorgulama aşamasına kadar ilerlemiş; politik meselelerin büyüyüp çok yönlü krizlere yol açması sonucu Türkiye F-35 savaş uçaklarına sahip olamamıştır. 17 Temmuz 2019 tarihinde Pentagon tarafından Türkiye’nin F-35 programından çıkarıldığı açıklanmıştır. Türkiye, 2020 yılına kadar adım adım programdan çıkarılacak, Türk firmalarının ürettiği parçaların üretimi için diğer paydaş ülkelerle iş birliği yapılacak kararı alınmıştır. Eğitim amacıyla ABD’ye giden Türk pilotların da 2019 sonuna kadar ABD’yi terk etmeleri istenmiştir. F-35 uçaklarına 1005 çeşit parça üreten Türk şirketlerinin üretimleri neredeyse tamamen iptal edilmiş, yerlerine 2020 yılının sonuna kadar yeni tedarikçiler bulunduğu açıklanmıştır. Türkiye’nin üretimden çıkmasıyla birlikte F-35’lerin motor maliyetlerinde %3 artış yaşanmıştır. Türkiye haricindeki diğer 8 ülkenin iş birliği devam etmiş ve Türkiye bu programdan çıkarılan tek ülke olmuştur.

Patriot Hava Savunma Sistemi Görüşmeleri

2012 yılında, Suriye tarafından Türk topraklarına füzelerin isabet etmesi ve 5 Türk vatandaşının hayatını kaybetmesiyle Türkiye; güney sınırlarındaki hava savunmasını artırmak için NATO ülkelerinden destek istemiş ve ABD, Hollanda ile Almanya, Türkiye’nin 3 şehrine savunma amaçlı Patriot füze sistemlerinin geçici olarak yerleştirilmesini onaylamıştır. Temin edilen bu sistemler Türkiye’nin hava sahasındaki güvenliğini kısa vadede sağlamış olsa da uzun vadede tehditlerin ve problemlerin devam edeceği bilinmekteydi. Böylece bu füze sistemlerinin Türk topraklarına yerleştirilmesiyle Türkiye’nin bizzat sahibi ya da üreticisi olduğu orta ve uzun menzilli bir hava savunma sistemine ihtiyacı olduğu tekrar gündeme geldi.

2013 yılında ise Türkiye bu ihtiyacı değerlendirerek NATO müttefiki ABD’den Patriot füze sistemleri talep etti. Teknoloji transferi gibi önemli başlıklara dikkat çekmesiyle Türkiye’nin satın alım için belirli şartları vardı. Bu talep ABD Savunma Bakanlığı tarafından onaylanmış olsa da ABD Senatosu tarafından reddedilmiştir. Ret gerekçelerinden biri ise ABD’nin Türkiye’ye sistemin teknoloji transferi talebine sıcak bakmamasıdır. Aynı zamanda füzenin üretici şirketleri olan Raytheon ve Lockheed Martin Türkiye’nin transfer talebinin fikri mülkiyet haklarına uygun olmadığını savunarak bu talebe karşı olumsuz tutum sergilemiştir.

Türkiye’nin gerek NATO’dan hava savunma sistemi desteği talep etmesi gerek ABD’den Patriot füze sistemlerini talep etmesi, bu aktörlere karşı bir pozitif bir müttefiklik ilişkisi içerisinde olduğunu göstermektedir. Talebin reddedilmesi ve anlaşma sağlanamamasıyla Türkiye; yerli sistemler başta olmak üzere farklı alternatiflere yönelmek durumunda kalmıştır ve bu alternatif arayışı Türkiye ile Rusya’nın yollarının kesişmesini sağlamıştır. Bu kesişme, Türkiye’nin hava savunma ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte olmakla beraber; Türk dış politikasına yeni bakış açıları kazandıracak ve yakın gelecekte bir Rusya-Türkiye ortaklığını da beraberinde getirecektir.

S-400 Hava Savunma Sistemleri

ABD ile Patriot sistemleri için anlaşma sağlayamayan Türkiye yeni bir alternatif arayışında olduğu dönemde, 2016 yılında, FETÖ terör örgütü bağlantılı başarısız bir darbe girişimini atlattı. Darbe girişiminin ardından ABD ve Batı ülkelerinin terör örgütlerine desteklerinin de anlaşılmasıyla Türkiye, mevcut ittifaklarına daha temkinli yaklaşmayı tercih etmiş ve şüpheci yaklaşımı alternatif arayışını da hızlandırmıştır. Buna karşılık Rus menşeili S-400 sistemlerinin tercih edilecek olması hem askeri açıdan hem politik açıdan Türkiye’nin Batı ittifakı dışında kendine has yeni bir alan yaratma çabası ve güvenliğini yeni yöntemlerle sağlayabileceği olarak yorumlanmıştır.

Yaşananların ardından Türkiye, Rusya’dan S-400’lerin satışı için teklif yapmasını istemiş ve iki ülke arasında karşılıklı görüşmeler başlamıştır. 2017 yılının eylül ayında S-400 alımı için anlaşma imzalanmış ve 27 Aralık 2017 tarihinde Rus Savunma Şirketi Rostek’in başkanı Sergey Çemezov, Rusya ile Türkiye’nin 4 batarya S-400 alımını gerçekleştirdiğini ve anlaşmanın 2,5 milyar dolar büyüklüğünde olduğunu açıklamıştır. Milli Savunma Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre tedarik sözleşmesi 11 Nisan 2017’de imzalanmıştır. Tedarik süreci devam ederken ABD ve Batı ülkelerinden Türkiye’ye S-400 tedariği sürecinin uzatılması, karardan geri dönülmesi gibi baskılar yapılmaktaydı. Son olarak ABD, Türkiye’nin S-400’lere sahip olması durumunda F-35 programından çıkarılması ve Türkiye’ye CAATSA (ABD’nin Hasımlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Politikası) yaptırımları uygulanması tartışmalarını başlattı.

12 Temmuz 2019 tarihi itibariyle Rusya’dan Türkiye’ye inen Rus kargo uçaklarıyla Türkiye resmen S-400 sistemlerine sahip olmuştur. 14 Temmuz 2019 tarihinde ise Erdoğan S-400 sevkiyatının başlamasıyla ilgili milli güvenliğin sağlanması vurgusu yaparak bu anlaşmayı Türkiye tarihinin en önemli anlaşması olarak yorumlamış, S-400’lerin bir tercih değil zorunluluk olduğunu dile getirmiştir.

Rusya ile yapılan anlaşma gereği ortak üretim ve teknoloji transferi imkanıyla birlikte Türkiye’de de üretim ve geliştirme imkanı olabilecek olan S-400’lerin yanı sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan S-500 sistemlerinin dahi Rusya ile ortak geliştirilebileceğini ifade etmiştir. Bu bağlamda “Tedarik sürecinde ‘Biz pazar değil ortağız’ anlayışıyla sistemi sadece satın alma değil yatırım, teknoloji transferi, ortak geliştirme üzerinde duruldu ve maliyet, teslim süresi dahil tüm faktörler göz önüne alındı.” açıklamasıyla ortaklık ihtimalini ve gelecek yıllarda buna ilişkin somut adımlar atılacağı mesajı vermiştir.

CAATSA Yaptırımları

CAATSA (Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act); dönemin ABD başkanı Donald Trump tarafından 2 Ağustos 2017 tarihinde imzalanıp yürürlüğe girmiş bir yaptırım politikasıdır. Bu politika temelde Rusya, Kuzey Kore, İran gibi ABD’nin rekabet ve hasım ilişkisi içerisinde bulunduğu ülkelere uygulanmak üzere tasarlanmıştır. CAATSA; kişilere, kurum ve şirketlere, gerçek ve tüzel kişilere karşı farklı şekillerle uygulanabilen yaptırımlar bütünüdür.

ABD; CAATSA yaptırımlarını Türkiye’ye karşı her zaman dile getirmiş, S-400 anlaşmasından caydırmaya yönelik söylemlerde bulunmuş olsa da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu söylem ve tehditlerin ardından S-400’lerin sevkiyatıyla ABD, Türkiye’ye yaptırımlar uygulanacağını duyurmuştur. Donald Trump, Türkiye’nin S-400 tercihinin sorumlusunun Obama hükümeti olduğunu ifade edip yaptırımların uygulanmasını geciktirmeye çalışmıştır ancak ABD Kongresi’nin baskısı sonucu yaptırımları onaylamak zorunda kalmıştır.

14 Aralık 2020 tarihinde ABD Hükümeti tarafından Türkiye’ye CAATSA 231 yaptırımları uygulanacağı açıklanmış ve bu yaptırımlar 7 Nisan 2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. CAATSA 231. madde, yaptırımların Rusya ile iş birliği yapan, ortak çalışan, ortak işlerde bulunan kişilere uygulanacağını ifade etmektedir. Rusya’nın S-400 ihracatçı şirketi Rosoboronexport da CAATSA yaptırımları kapsamında olduğundan dolayı bu durumdan Türkiye de etkilenmiştir.

NATO Faktörü

Rusya ile S-400 görüşmelerinin devam ettiği dönemde ABD ve NATO bu durumdan rahatsızlıklarını belli etmiş ve üstü kapalı tehdit söylemleri dahil her iki aktör de ağır tepki göstermiştir. Dönemin NATO Askeri Komite Başkanı Petr Pavel, S-400 alımının sonucunda kaçınılmaz sonuçlar olacağını dile getirerek tehdit söylemlerini sürdürmüştür. Aynı şekilde NATO da S-400 alımının örgütün birliğine ve ortak teknolojik birikimine zarar vereceğine dair çeşitli açıklamalar yapmıştır. Dönemin ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi Kay Bailey Hutchinson S-400 sevkiyatının başlamasından hemen önce sevkiyatın başlaması durumunda Türkiye’nin F-35 programından çıkarılması gerektiği, S-400 ile F-35 teknolojisinin aynı yerde kullanılamayacağı yönünde açıklamalarda bulunmuş ve Rusya tehdidine ilişkin endişeleri dile getirmiştir.

Türkiye, ulusal güvenliği ve milli çıkarları kapsamında hareket ederek yaptırım ve engellemelere rağmen S-400 hava savunma sistemlerini satın almıştır. Bu durum Türkiye’nin gerektiğinde NATO ve Batı ittifakından ayrı kararlar alabileceğini ve tek çözüm yolunun Batı’nın kararlarında olmadığını uluslararası topluma kanıtlayabilecek niteliktedir. Dış politikada çok yönlülüğü esas alan yaklaşımlarla Türkiye, dünya üzerinde ortaklarını artırmakta, ulusal çıkarlarına uygun olabilecek her aktörle temasa geçmektedir.

Bu anlamda en büyük örnek olan Rusya’yla S-400 ile başlayan ortaklık ilişkileri, gelecek vadeder nitelikte olmakla beraber bu ortaklığın sadece S-400 ile sınırlı kalmayacağını da garanti etmektedir. Bölgenin bir diğer büyük aktörü olan Rusya ile Türkiye’nin hali hazırda var olan enerji, savunma ortaklıkları ve Suriye’deki askeri ortaklıklarının üzerine S-400 ortaklığının da başlamasıyla ABD; Rusya ile bu yakınlaşmayı endişeyle izlerken, bölgedeki en güçlü ve istikrarlı ortağı Türkiye’yi kaybetmemek için de çaba göstermektedir.

F-16 Modernizasyonu

Türk Hava Kuvvetleri için son derece önemli olan F-16 savaş uçakları, uzun yıllara rağmen güncel olarak kullanılmaya devam edilen araçlardır. Envanterde halihazırda bulunan F-16 Block 30, F-16 Block 40 ve F-16 Block 50 model uçaklar 1980-2000 yılları arasında ve 8 tanesi hariç hepsi Türkiye’de üretilmiş olan uçaklardır. Aradaki 50 yıllık süre ile güncelliğini koruyamayan bu uçakların modernizasyon yöntemiyle günümüz teknoloji ve sistemlerine entegre olması, Türkiye’nin hava savunma ve saldırı gücünde kabiliyetlerinin artmasını sağlayacaktır.

Aynı zamanda NATO dahilinde operasyonlarda ve çeşitli faaliyetlerde de kullanılan Türk F-16 savaş uçaklarının güncelliği, NATO’nun çıkarlarına da uyum sağlayacak olup güvenlik alanında gelişme kaydedilmesine imkan sağlayacaktır. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü de bu duruma vurgu yaparak “ABD, Türkiye ve NATO’nun güvenlik çıkarlarını destekleyecektir” demiştir.

Son dönemde artan küresel tehditlere karşı ve bölgesel gerilimler sebebiyle birçok ülke hava kuvvetlerine daha fazla önem vermeye başlamış, bunlardan Türkiye için en önemlisi ise Yunanistan, Mısır ve İsrail’in hava kuvvetlerini geliştirmesi olmuştur. Dolayısıyla Türkiye’nin bölgesel çıkarlarının tehlikeye girmemesi açısından teknolojik yatırımlara ve modernizasyon sürecine gereken önem verilmelidir.

Modernizasyon ve satış sürecinin ilk aşaması olan F-35 programından çıkışın ardından Türkiye 2021 yılı Ekim ayında ABD’den 40 adet yeni F-16 Block 70 ve 80 adet modernizasyon kiti talep etti. Bu talep ABD yetkilileri tarafından uzun süre bekletildi ve Türkiye cevapsız bırakıldı. 2022 yılı içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’li yetkililer ve senatörlerle görüşmesinin ardından sürecin olumlu devam ettiğini beyan etmiş olsa da ABD bu talebi karşılıksız bırakmaya devam etti.

Rusya-Ukrayna Savaşı sürerken İsveç’in NATO üyeliği gündeme gelmiştir. Bu süreçte 2023 yılında İsveç’te yaşanan İslam karşıtı gösterilerde Türkiye Büyükelçiliği önündeki protestocuların Kur’an-ı Kerim yakmasıyla oldukça radikal bir olay gündeme geldi. Bu yaşanan olaylara Türkiye sert tepki göstererek İsveç Hükümeti’ni olaylara engel olmamak ve İslamofobi’yi meşrulaştırmak ile suçladı. Dolayısıyla İsveç’in üyelik sürecine Türkiye’den onay çıkmayacağı mesajı verildi. ABD Başkanı Joe Biden’in F-16 satışına kendisinin olumlu bakmasına karşılık önünde bir kongre engeli olduğunu dile getirmesi üzerine Türkiye’nin İsveç üyeliğini desteklememesiyle F-16 satışı arasında bir bağ olup olmadığı sorgulanmaya başladı.

Türkiye-ABD-İsveç üçgeninde yaşanan bu kriz 2023 yılının yaz aylarına kadar devam etti. Türkiye’nin İsveç’ten talepleri üzerine İsveç, 7 maddelik açıklama ile terör kanunlarında değişikleri kabul etmiş, terörle mücadeleyi iyileştirmiş ve Türkiye’nin AB üyeliğine destek sözü vermiştir.

Krizlerin çözülmesiyle ABD Kongresi’nde herhangi bir itirazın çıkmamasının ardından F-16 ve modernizasyon kitleri satışının önü açılmış oldu. Ekim 2021’den 2024’e kadar Kongre’de onay bekleyen bu satışın ardından yaklaşık 23 milyar dolarlık anlaşma gündeme gelmiştir. Bu anlaşma henüz onaylanmamışken 2023 yılında ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından Türkiye’ye 259 milyon dolarlık F-16 savunma ve destek ekipmanı ürünleri satışı onaylanmış ve bu anlaşma ile uzun yıllar sonra ABD ile Türkiye arasında ilk kez savunma paketi anlaşması imzalanmış oldu.

Son olarak Türkiye, Haziran 2024 tarihinde ABD’nin gönderdiği F-16 Teklif ve Kabul Mektubu’nu imzalayarak satışı fiilen onaylamıştır. Bu imzalama ardından ABD makamlarından olumlu geri dönüşler alınmasıyla birlikte ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi-Askeri İlişkiler Bürosu, imza sürecinin ardından “Bu, ABD’nin Türkiye ile tesis ettiği güvenlik ortaklığına olan sarsılmaz bağlılığının en son örneklerinden yalnızca biri” ifadelerini kullanarak Türkiye-ABD ilişkilerini yorumlamıştır.

Tüm yaşanan bu süreç Türkiye-ABD arasında zaten var olan sorunların devam etmesine sebep olarak iki ülkenin ilişkilerini geliştirmesini geciktirmiştir. F-16 modernizasyon ve yeni satış anlaşmaları sadece Türkiye için değil, küresel güvenliğin sağlanmasında etkili rol oynayacaktır. Karşılıklı taraflarda kazan-kazan siyasetini ortaya çıkarmış ve her iki ülke de çıkarlarına uygun adımlar atarak istedikleri sonuca ulaşma gayretinde bulunmuşlardır.

Sonuç

Bu kadar yaşanan olaydan sonra herkesin bir kere de olsa kendine sorduğu soru “Türkiye ve ABD arasında kriz ne zaman bitecek?” olmuştur. Ancak bu sorunun cevabı olmamakla beraber iki ülke arasında yaşanan her kriz, bir sonraki adımda ilişkilerin daha da gelişmesine öncü olmaktadır. NATO’nun askeri gücü en büyük iki ülkesinin savunma ve güvenlik ilişkileri, krizler ve çatışmalar arasında devam etmiş ve devam edecektir. İki ülkenin günümüz realist dünyasında çıkarlara dayalı ilişkileri mevcut olmakla birlikte, güç kavramı da ön plandadır. Süper güç olarak adlandırılan ABD’nin, Türkiye ile ilişkilerini sürdürmesi ve ortaklığın her şeye rağmen bir şekilde devam etmesini sağlaması; Türkiye’nin gücünü ve kapasitesini kabul ettiğine yönelik yorumlar yapılabilir. Çünkü ABD ve Türkiye; birbirleri için son derece önemli küresel ve bölgesel ortaktır. Günümüz dünyasında bu ortaklığa devam edilmesi ve savunma alanında iki ülkenin de birbirini desteklemesi, her türlü gerginliğe, gel-git ve dalgalanmalara rağmen iki ülkeye de güvenliği için katkı sağlayacak ve savunma alanında daha önemli ve daha stratejik birlikteliklerin önünü açacaktır.

Kaynakça

Anadolu Ajansı. “ABD, Türkiye’yi F-35 programından resmi olarak çıkardığına dair Ankara’ya bildirimde bulundu” https://www.aa.com.tr/tr/dunya/abd-turkiyeyi-f-35-programindan-resmi-olarak-cikardigina-dair-ankaraya-bildirimde-bulundu/2216316

BBC: “Türkiye’den İsveç’in NATO üyeliğine yeşil ışık” https://www.bbc.com/turkce/articles/cw489877g0eo

BBC: S-400 – Cumhurbaşkanı Erdoğan: Savaşa hazırlanmıyoruz, S-400 almak zorunluluk https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-48982800

Diken: Türkiye Obama döneminde Patriot’ı neden alamadı ve S-400’e yöneldi? https://www.diken.com.tr/turkiye-obama-doneminde-patrioti-neden-alamadi-ve-s-400e-yoneldi/  (Erişim: 21 Şubat 2024)

Dilek, M. S., & Oğuz, Ş. (2021). Trump Yönetiminin CAATSA Hamlesi (14 Aralık 2020) Ne Anlama Geliyor?. Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 5(1), 185-218. s.193

Euronews: ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi: S-400 teslim edilirse Türkiye F-35 programından çıkarılacak https://tr.euronews.com/2019/06/25/abd-nin-nato-daimi-temsilcisi-s-400-teslim-edilirse-turkiye-programdan-cikarilacak

Güvenç, S., (2014). F-35 Müşterek Taarruz Uçağı Projesi ve Türkiye. Bilge Strateji, 6 (10), 27-34.

Karademir, İ. K. (2023). Güç Dengesi Kuramı Ekseninde Türkiye’nin S-400 Hava Savunma Sistemi Temin Süreci. Social Mentality and Researcher Thinkers Journal. s.2793

Kurban, V., & Cabbarlı, H. (2019). TÜRKİYE-RUSYA İLİŞKİLERİ VE UÇAK KRİZİNİN RUS-TÜRK KAMUOYUNDAKİ YANSILARI. Ege Stratejik Araştırmalar Dergisi, 10(2), 105-118

Korkmaz, S. C., Mevlütoğlu, A. (2017). Türkiye’nin Hava Savunma Şemsiyesi ve S-400, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi.

Milli Savunma Bakanlığı. S-400 Uzun Menzilli Bölge Hava ve Füze Savunma Sisteminin İntikali. https://www.msb.gov.tr/SlaytHaber/1272019-78857 (Erişim: 1 Mart 2024)

Molla, A., (2019). Sorgulanan Müttefiklik: S-400 Füze Krizi Çerçevesinde Türk-Amerikan İlişkileri. II. International Conference on Empirical Economics and Social Sciences, 327-335

NTV: ABD duyurdu: Türkiye, F-16 satış kabul mektubunu imzaladı. https://www.ntv.com.tr/dunya/abd-duyurdu-turkiye-f-16-satis-kabul-mektubunu-imzaladi,Hca9XI_shU–ESPlCJVx1Q

Örmeci, O. Özgen, C. & Yılmaz, E.A. (2022). F-35 Crisis: Will Turkish-US Defense Cooperation Continue?, Middle East Policy, 29(2), 85-97

Politikyol: ABD Dışişleri’nden Türkiye’ye F-16 modernizasyon kiti satışına onay https://www.politikyol.com/abd-disislerinden-turkiyeye-f-16-modernizasyon-kiti-satisina-onay

Savunma Sanayi ST: Türkiye’den ABD’ye F-16 Talebi https://www.savunmasanayist.com/turkiyeden-abdye-f-16-talebi/

SETA: Türkiye F-35 Programından Resmi Olarak Çıkarıldı. https://setadc.org/turkiye-f-35-programindan-resmi-olarak-cikarildi/

TRT Haber: “Türkiye, F-16 alımı için teklif ve kabul mektubunu imzaladı” https://www.trthaber.com/haber/gundem/abd-disisleri-bakanligi-turkiye-f-16-alimi-icin-teklif-ve-kabul-mektubunu-imzaladi-862333.html

TRT Haber: F-16’lar Nasıl Modernleştirilecek? https://www.trthaber.com/haber/gundem/f-16lar-nasil-modernlestirilecek-702540.html

Vizyoner Genç: SSB’den “S-400” Açıklaması https://vizyonergenc.com/icerik/ssb-den-s-400-aciklamasi

Yeltin, H. (2021). Türkiye ve S-400 Hava Savunma Sistemleri: Türkiye-ABD-Rusya İlişkilerindeki Yeri. Anadolu Strateji Dergisi, 3 (1), 65-78.

Yılmaz, E. A. (2022). 2016 Yılından Günümüze Türkiye-ABD İlişkilerinin Güvenlik Bağlamında Değerlendirilmesi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (73), 53-71.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Yazar Alperen Çildir

Diğer Yazımız

SOSYOEKONOMİK FAKTÖRLER VE EĞİTİM: FIRSAT EŞİTLİĞİ MÜMKÜN MÜ?

Fatmanur Subaşı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İktisat, Yüksek Lisans Giriş Eğitim, bireylerin toplumsal hayata katılımını …