ABD Seçimlerinin Latin Amerika Üzerindeki Etkisi Nasıl Olacak?

Enes Kılıç
Araştırmacı – Amerika Uzmanı

Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 2024 Kasım ayında yapılacak seçimler küçük veya büyük tüm dünyada etkilere sahip olacak bir öneme sahip. Başa gelecek yeni yönetim, yalnızca iç politikayı ve bölgesel stratejileri değil, aynı zamanda ticaret anlaşmaları, göç politikaları, askeri işbirlikleri ve ekonomik yaptırımları belirleyen önemli kararlara imza atmak ve bu sorunlara hitap etmek zorunda. Peki, ABD seçimlerinin Latin Amerika üzerindeki etkileri nasıl olacak ve bu bölgedeki ülkeleri neler bekliyor?

ABD ve Kanada İlişkileri: Ticaret ve Savunma Gündemi

ABD’deki başkanlık seçimlerinin sonuçları, özellikle ABD’nin komşuları Kanada ve Meksika gibi ülkeleri doğrudan etkileyecek. Kanada için Donald Trump’ın yeniden başkan olması, Kuzey Amerika gündemindeki bazı ticaret ve savunma konularının iç içe geçmesi riskini doğuruyor. Özellikle ABD-Meksika-Kanada Anlaşması’nın (USMCA) yenilenmesi gibi ticaret meselelerinin, Kuzey Amerika Hava Savunma Komutanlığı’nın (NORAD) modernizasyonu ve Kanada’nın savunma harcamalarını artırması gibi konularla ilişkilendirilmesi söz konusu olabilir.

Trump yönetimiyle artan korumacılık ve yeni gümrük tarifeleri, ihracatının büyük bölümünü ABD’ye yapan Kanada için ciddi bir sıkıntı yaratabilir. Ayrıca, Trump döneminde müttefiklere ve küresel sisteme yönelik bağlılığın azalması, Kanada’nın özellikle Ukrayna ajandası gibi küresel sıcak noktalar konusundaki endişelerini artırıyor. Bununla birlikte, Trump yönetimi Kanada’yla enerji güvenliği konusunda daha güçlü bir ilişki geliştirmeyi de hedefleyebilir. Özellikle Kanada’nın geniş petrol ve doğal gaz rezervleri bu süreçte kritik rol oynayabilir.

Kamala Harris yönetiminde de savunma harcamaları konusunda Kanada’ya baskı yapılabilir, ancak Harris, Kuzey Amerika’nın Arktik bölgesinin savunulması konusunda daha işbirlikçi bir tavır sergileyebilir. USMCA’nın yenilenmesi sürecinde bazı zorluklar yaşansa da, Harris döneminde bu sorunların daha az çatışmacı bir yaklaşımla ele alınması bekleniyor. Müttefiklere ve küresel sisteme daha fazla saygı gösterilmesi, Kanada tarafından olumlu karşılanacaktır.

Birleşik Devletler’deki seçimler, Kuzey Amerika’da sadece ülkelerarası ilişkileri değil, iç politikaları da etkilemeye muktedir. Kanada’da yapılacak bir sonraki genel seçim en geç Ekim 2025’te gerçekleşecek. Başbakan Justin Trudeau’nun yeniden seçilmesi pek olası görünmüyor. Bu senaryoda Trump yönetimiyle ilişkilerin daha da kötüleşmesi muhtemel. Öte yandan, Trump, Kanada’da Pierre Poilievre’nin başbakan olması halinde ideolojik bir müttefik bulabilir, bu da iki ülke arasındaki işbirliğini artırabilir.

ABD ve Meksika İlişkileri: Göç ve Organize Suçlarla Mücadele

Meksika açısından, Trump yönetimi ülkeye göç akışlarını sınırlamaya devam etmesi ve organize suçlarla, özellikle fentanil ticaretiyle mücadele etmesi için ciddi baskı uygulayabilir. Bu süreçte Trump yönetiminin elindeki en güçlü koz, gümrük vergilerini artırma tehdidi ve USMCA’nın yenilenmemesi olabilir. “Kurallara Dayalı Uluslararası Düzen”in her gün inandırıcılığını kaybettiği bugünlerde aşırı bir senaryoda, Meksika’daki organize suç örgütlerini hedef alan askeri operasyonların gündeme gelmesi bile hayal edilebilir.

Trump yönetimi, Çin’e ait işletmelerin Kuzey Amerika pazarına girmek için Meksika’yı kullanma girişimlerine de sert bir şekilde karşı çıkabilir. ABD’de yaşayan belgesiz göçmenlerin kitlesel olarak sınır dışı edilmesi ise Meksika üzerinde doğrudan ve derin bir etki yaratacaktır. Bu, ABD’ye olumlu bakan pek çok Meksikalının görüşlerini köklü bir şekilde değiştirebilir ve iki ülke arasındaki ilişkilerde ciddi olumsuz sonuçlar doğurabilir. Yeni Meksika Devlet Başkanı  Sheinbaum’un geldiği politik çizgi göz önünde bulundurulursa, özellikle Trump’a çok taviz vermeyi istemeyen bir Meksika hükümeti olacaktır.

Kamala Harris yönetimi de göç, suçlar ve ticaret anlaşmazlıkları gibi konularda baskı yapmaya devam edecektir, ancak bu meseleleri ikili kurumlar aracılığıyla çözme eğiliminde olabilir. Harris, USMCA’nın yenilenmesi konusunda da zorlayıcı bir tutum sergileyebilir. Bu süreçte Meksika Devlet Başkanı Andrés Manuel López Obrador’un (AMLO) döneminde yapılmakta olan anayasa reformları, özellikle yargıçların halk tarafından seçilmesi, ABD-Meksika ilişkilerini önemli ölçüde değiştirebilir. Kanada ve ABD, Meksika’ya iş ortamını iyileştirme ve yatırımları güvence altına alma yönünde baskı yapabilirler.

Venezuela ve Latin Amerika: Göç Krizi ve Sol Rejimler

Latin Amerika’da otoriterleşme eğilimleri, ABD’nin bu bölgede karşılaşacağı en büyük zorluklardan biri. Venezuela ve Nicolás Maduro rejimi, bu konuda en dikkat çeken örneklerden biri olarak öne çıkıyor. 2015’ten bu yana yaklaşık 8 milyon Venezuelalı ülkeyi terk etti ve çoğunluğu Latin Amerika, İspanya ve ABD’ye yerleşti. Venezuela, Maduro’nun kötü ekonomi yönetimi ve yolsuzluklarla dolu yönetimi altında ciddi bir ekonomik çöküş yaşadı.

Trump yönetimi Venezuela’ya karşı maksimum baskı stratejisine geri dönebilir, ancak Maduro rejimiyle bir tür uzlaşma anlaşması yapmayı da düşünebilir. Harris yönetimi de Venezueladaki sözde seçimlerin ardından Biden döneminde uygulanan müzakere ve yaptırımların hafifletilmesi politikasını sürdürecek gibi görünmüyor, ancak buraya bir odak koymayacak gibi gözüküyor. Her iki yönetim de Venezuela’daki durumu yönetmekte zorlanabilir, özellikle Maduro’nun baskıcı politikaları, Çin ve Rusya gibi ABD’nin stratejik rakipleriyle olan işbirliği bu süreçte kilit rol oynayacaktır.

Brezilya’nın ABD Seçimlerine Bakışı: Lula ve Bolsonaro Dönemleri

Brezilya da ABD başkanlık seçimlerini yakından izleyen ülkeler arasında. 2022’de Luiz Inácio Lula da Silva’nın başkan seçilmesi, Trump yönetimi açısından Jair Bolsonaro gibi bir müttefikin kaybedilmesi anlamına geliyor. Harris yönetimi Lula ile bazı ortak noktalar bulabilir, ancak Lula’nın ABD’ye yönelik zaman zaman antagonistik tutumu, özellikle Rusya ve Çin’le artan işbirliği, iki yönetim için de zorluklar yaratacak. Lula’nın Ukrayna’daki savaş ve İsrail-Hamas çatışması konusundaki tavırları, zaten ABD ile ilişkilerde gerilime neden oldu.

Brezilya’nın ticaret yollarını Çin ile entegre etme girişimleri, ülkenin halihazırdaki büyük kapalı ekonomik yapısı ve ABD ile bir ticaret anlaşmasının olmaması, Latin Amerika devini Washington’un kritik mineraller ve tedarik zinciri güvenliği gibi konularda işbirliği yaptığı blokların dışında bırakıyor.

Arjantin’de Milei

İlk Birleşmiş Milletler konuşmasında “Arjantin tarihi tarafsızlık pozisyonunu terk edeceğini” ve “Özgürlükçülüğün nimetlerinden yararlanmak isteyenlerin” onu savunmanın yorgunluğuna katlanması gerekliliğini vurgulayan Milei, Arjantin’in başkanı olarak ilk yılını doldurmadan hem NATO hem OECD gibi Batı bloğu ile münasebetleri geliştirebileceği her yola başvurdu. Umuma açık biçimde fanatizm seviyesinde İsrail destekçisi de olan Başkan, Trump ile sıcak ilişkilere sahip, ancak bu Harris ile işbirliği yapmayacağı anlamına gelmiyor. Umutsuz bir biçimde ABD yanlısı, ancak Trump’ın seçildiği olasılıkta Arjantin’in adeta bir vasal gibi hareket etmesi için çaba gösterebilir.

ABD’nin Latin Amerika’daki Stratejik Öncelikleri

Birleşik Devletler, ne Trump ne de Harris yönetimi altında Latin Amerika ve Karayipler bölgesine kayıtsız kalamaz. Anti-ABD rejimlerin güçlenmesi, Çin’in artan etkisi gibi sorunlar bu bölgede yönetilmesi gereken en büyük zorluklar arasında yer alıyor ve almaya devam edecek.

Kim seçilirse seçilsin, ABD’nin göç, ticaret, güvenlik ve enerji gibi temel konularda alacağı her karar, Latin Amerika’nın ekonomik yapısında ve toplumsal dinamiklerinde doğrudan yankı bulacaktır. Ancak Latin Amerika’nın Trump yönetimi altında daha muhafazakar bir yaklaşım, Harris döneminde ise daha işbirlikçi bir tavır bekleyebileceğini söylemek mümkün.  ABD’nin her iki yönetim altında da Çin’in artan etkisine karşı bölgede stratejik hamleler yapması, Latin Amerika’nın uluslararası ilişkilerdeki konumunu daha da önemli hale getirecek.

Yazar Enes Kılıç

Diğer Yazımız

DONALD TRUMP’IN KANADA VE GRÖNLAND SÖYLEMLERİ BAĞLAMINDA ARKTİK JEOPOLİTİĞİ

Muhammed Nurullah Ketkanlı Balkan Çalışmaları Uzmanı Giriş Donald Trump’ın Grönland’ı satın almayı öneren çarpıcı açıklamaları, …