ALMANYA’DA HÜKÜMETİN DÜŞÜŞÜ

Büşra Erbil

Siyaset Bilimi Uzmanı

Almanya’da Şansölye Olaf Scholz’un Federal Meclis’teki güven oylamasını kaybetmesi, siyasi arenada önemli bir dönüm noktası oluşturdu. Oylama sonucunda 207 milletvekilinin “evet” oyuna karşılık 394 milletvekili “hayır” oyu kullandı, 116 milletvekili ise çekimser kaldı. Bu sonuç, Olaf Scholz’un liderliğinde Almanya’nın koalisyon hükümetinin yaşadığı siyasi zorlukların bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Şansölye Scholz’un bu oylamayı kaybetmesiyle, anayasa gereği sürecin nasıl işleyeceği netleşti. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın 21 gün içinde Federal Meclis’i feshetmesi ve ardından 60 gün içinde erken genel seçimlerin yapılması bekleniyor. Seçim tarihi olarak da 23 Şubat 2025 üzerinde uzlaşmaya varıldığı belirtiliyor.

Bu gelişmeyle birlikte Almanya’da Olaf Scholz, ülke tarihinde güvenoyu talep eden altıncı şansölye olarak kayıtlara geçti. Federal Meclis’te daha önce de benzer oylamalar yapılmış olsa da, sonuçlarının böylesine etkili olduğu durumlar nadirdir. Bu durum, ülkenin siyasi istikrarına yönelik tartışmaları yeniden alevlendirirken, yaklaşan seçimler Almanya’nın siyasi geleceği açısından kritik bir dönemeç anlamına geliyor.

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un siyasi desteğindeki dramatik düşüş, Almanya’nın siyasi dinamiklerindeki büyük değişimi gözler önüne seriyor. 2022’nin başlarında yüzde 73 gibi güçlü bir halk desteğine sahip olan Scholz, son dönemde ciddi bir erozyonla karşı karşıya kaldı. ZDF’nin son anketine göre, seçmenlerin yalnızca yüzde 37’si Scholz’u başarılı buluyor.

Ipsos tarafından 29 Kasım-1 Aralık tarihlerinde yapılan anket ise yaklaşan erken seçimlerde Scholz’u zorlu bir mücadelenin beklediğini gösteriyor. Anket sonuçlarına göre: Seçmenlerin sadece yüzde 10’u, Scholz’u en iyi başbakan adayı olarak görüyor. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU/CSU) partilerinin adayı Friedrich Merz, yüzde 19 ile favori konumunda. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin adayı Alice Weidel ise yüzde 15 ile üçüncü sırada yer alıyor.

Özellikle doğu eyaletlerinde Alice Weidel’a olan destek daha da dikkat çekici. Anketlerde: Yüzde 24 Alice Weidel’ı uygun bir başbakan adayı olarak görürken, Yüzde 22 Friedrich Merz’i destekliyor, Scholz’a verilen destek ise yalnızca yüzde 8 seviyesinde kalıyor.

Bu sonuçlar, Scholz’un hem parti içindeki konumunun zayıfladığını hem de seçmen nezdinde alternatif adaylara yönelimin arttığını gösteriyor. Ayrıca, aşırı sağcı AfD’nin özellikle doğu eyaletlerindeki yükselişi, Almanya’nın siyasi haritasında önemli değişim sinyalleri veriyor. Erken seçim sürecinde Scholz’un toparlanması zor görünürken, CDU/CSU ve AfD arasındaki rekabetin nasıl şekilleneceği kritik bir rol oynayacak.

Almanya’da Olaf Scholz hükümetinin düşüşü, koalisyon içi derin anlaşmazlıklardan kaynaklandı. 6 Kasım’da Başbakan Olaf Scholz’un, koalisyon ortağı Hür Demokrat Parti (FDP) Genel Başkanı ve aynı zamanda Maliye Bakanı olan Christian Lindner’i görevden alması, siyasi krizi tetikledi. Bu adım, koalisyon hükümetindeki güveni tamamen sarstı ve trafik ışığı koalisyonu (SPD, Yeşiller, FDP) resmen çözüldü.

Scholz’un Lindner’i görevden alması, ekonomi politikalarındaki görüş ayrılıklarının bir yansımasıydı. FDP’nin temsil ettiği mali disiplin ve düşük kamu harcamaları politikaları, Scholz ve Yeşiller’in daha fazla kamu yatırımı ve sosyal harcamaları destekleyen politikalarıyla çelişiyordu. Bu gerilim, koalisyonun temel uyumunu bozdu.

FDP, Lindner’in görevden alınması sonrası hükümetteki tüm bakanlarını geri çekti. Bu gelişme, trafik ışığı koalisyonunu fiilen sona erdirdi. Olaf Scholz, parlamentoda güvenoyu talep etti, ancak 394 “hayır” oyuna karşı sadece 207 “evet” aldı. Böylece Scholz hükümeti, Anayasa’nın 68. maddesi gereği güvenoyunu kaybederek düştü.

Federal Meclis’te partiler, erken seçim tarihi için 23 Şubat 2025’te uzlaşmaya vardı. Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın, anayasaya göre 21 gün içinde meclisi feshetmesi gerekiyor.Meclisin feshedilmesinin ardından 60 gün içinde erken seçimlerin yapılması öngörülüyor. Bu kriz, Almanya’daki siyasi dengeleri büyük ölçüde değiştirdi: Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU), Friedrich Merz liderliğinde en güçlü aday olarak öne çıkıyor. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD), özellikle doğu eyaletlerinde giderek güç kazanıyor. Olaf Scholz ve Sosyal Demokrat Parti (SPD), halk desteğinde büyük bir kayıp yaşıyor. Sonuç olarak, Almanya erken seçime doğru ilerlerken, hem koalisyon krizinin sonuçları hem de yükselen aşırı sağcı hareketler seçim atmosferini daha da gerilimli hale getiriyor.

Almanya’daki erken seçim süreci yaklaşırken Yeşiller Partisi’nin önde gelen isimlerinden Robert Habeck ve diğer parti liderleri, seçim kampanyalarının temel konularında yoğun bir baskıyla karşı karşıya. Habeck’in Alice Weidel (AfD) ile olası bir TV düellosuna yönelik alaycı gülümsemesi, aşırı sağın siyasi meşruiyetini sorgulayan bir tutum olarak yorumlanabilir.

Üçlü Rekabet Vurgusu: Parti lideri Franziska Brantner, 2021 seçimlerini hatırlatarak Olaf Scholz’un benzer durumlarda TV düellosunda bulunmadığını belirtiyor. Bu açıklama, Yeşiller’in üçlü siyasi mücadele perspektifine bağlı kaldığını gösteriyor: SPD, CDU/CSU ve Yeşiller.

Habeck’in Birliğe Yönelik Eleştirisi: Habeck, CDU/CSU’nun seçim vaatlerini “vodoo siyaseti” olarak nitelendirerek eleştiriyor. Bu söylem, Birlik’in finansman planlarının gerçekçi olmadığını ve seçim sonrası bir “kaba uyanış” yaşanacağını öngörüyor.

Yeşiller’in vaatleri — iklim parası, ehliyet sübvansiyonları ve büyük altyapı projeleri — seçmenler tarafından “kaynakların nereden sağlanacağı” konusunda sorgulanıyor. Parti lideri Banaszak bu eleştirilere karşı şunları ifade ediyor: Milyarder vergisi getirilmesi, Olağanüstü yüksek miraslara vergi uygulanması, Almanya Yatırım Fonu oluşturulması.

Banaszak’ın “küçük paralardan çıkmayacak” itirafı, projelerin büyük mali kaynaklar gerektirdiğini kabul ediyor. Habeck, vaatlerin gerçekleşmesinin kolay olmadığını itiraf ediyor: “Bunun için savaşmalı ve çalışmalısınız.” Bu açıklama, Yeşiller’in projelerinin ancak yoğun bir siyasi mücadele ve kamuoyu desteğiyle hayata geçebileceği mesajını veriyor.

Yeşiller’in, AfD ile doğrudan bir tartışmaya girmeyi reddetmesi, bu partiye meşruiyet kazandırmamak için stratejik bir adım olabilir. Vergi artırımı ve dev projelere kaynak yaratma konusu, Yeşiller’in kampanyasında hem bir fırsat hem de bir risk unsuru. Özellikle doğu eyaletlerinde AfD’nin yükselişi, Yeşiller ve diğer merkez partileri için ciddi bir sınav anlamına geliyor. Sonuç olarak, Robert Habeck’in belirsiz ama iddialı söylemi (“kayıp değil”) Yeşiller’in umudu canlı tutma çabası olarak öne çıkıyor. Ancak, seçim vaatlerinin gerçekçiliği ve finansman sorunları, kampanya sürecinde onları zorlayacak temel konular olmaya devam edecek.

Sahra Wagenknecht liderliğindeki BSW (Bündnis Sahra Wagenknecht) partisinin, yaklaşan federal seçimlerde Wagenknecht’i şansölye adayı olarak göstermesi, stratejik bir hamle olarak yorumlanıyor. BSW Genel Sekreteri Christian Leye’nin açıklamaları, partinin seçimlerdeki realist tutumunu gözler önüne seriyor:

“Şansölye olma konusunda gerçek bir umudumuz yok”: Leye, BSW’nin bu adımının megalomanlık ya da gerçekçi olmayan bir iddiadan kaynaklanmadığını açıkça ifade ediyor. Rakiplerin “haksız avantajını” engellemek: Wagenknecht’in aday gösterilmesi, özellikle SPD, CDU/CSU ve AfD gibi partilerin sahada tek başına kalmasını önlemek ve BSW’yi seçim yarışında daha görünür hale getirmek amacı taşıyor.

BSW’nin Stratejisi; Protesto Seçmenlerini Hedeflemek: BSW, hem sol eğilimli seçmenlerden hem de ekonomik kriz ve enflasyondan etkilenen, geleneksel partilere mesafeli kesimlerden oy toplamayı amaçlıyor. Popüler Bir Figür: Sahra Wagenknecht, Almanya’da bilinirliği yüksek bir siyasetçi. Onun adaylığı, partinin medyada ve siyasi tartışmalarda daha fazla yer bulmasını sağlayacak. Seçim Rekabetinde Etki Alanını Genişletmek: BSW, özellikle ekonomik sıkıntılar ve enflasyon üzerinden hükümeti eleştirerek, güçlü bir muhalefet alternatifi sunma çabasını sürdürüyor. BSW’nin Wagenknecht’i aday göstermesi, bir şansölyelik iddiasından çok seçim kampanyasında görünürlük sağlamak ve partinin mesajlarını daha geniş kitlelere ulaştırmak adına önemli bir taktik hamle olarak değerlendiriliyor. Bu adım, aynı zamanda seçmenlerin mevcut partilere alternatif arayışının bir yansıması olabilir.

Kaynakça

BBC, Almanya’da erken seçim süreci başladı, Scholz tekrar seçilebilir mi? https://www.bbc.com/turkce/articles/crl306j07wzo,     ErişimTarihi:17.12.2024.

Bild Zeitung, Grüne stellen Wahlprogramm vor: SO reagiert Habeck aufs TV-Duell gegen Weidel, https://www.bild.de/politik/inland/regierungskrise-in-deutschland-showdown-um-die-ampel-macht-67288f86ebdb8724738e8224, ErişimTarihi:17.12.2024.

Hürriyet, Almanya’da Scholz hükümeti düştü, https://www.hurriyet.com.tr/dunya/almanyada-scholz-hukumeti-dustu-42628389, ErişimTarihi:17.12.2024.

Berliner Zeitung, „Kann ja gar nicht mit denen gehen“: Scholz schließt Koalition mit BSW aus, https://www.berliner-zeitung.de/news/olaf-scholz-schliesst-koalition-mit-wagenknecht-bsw-aus-li.2282135, ErişimTarihi:17.12.2024.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Yazar Büşra Erbil

Diğer Yazımız

DONALD TRUMP’IN KANADA VE GRÖNLAND SÖYLEMLERİ BAĞLAMINDA ARKTİK JEOPOLİTİĞİ

Muhammed Nurullah Ketkanlı Balkan Çalışmaları Uzmanı Giriş Donald Trump’ın Grönland’ı satın almayı öneren çarpıcı açıklamaları, …