ARAP BAHARI SONRASINDA LİBYA VE TÜRKİYE-LİBYA İLİŞKİLERİNE GENEL BAKIŞ

Alperen Çildir

ESOGÜ, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi, Yüksek Lisans

20. yüzyılın başlarına kadar Osmanlı Devleti’nin hakimiyetinde olan Libya, 1911 yılında Uşi Anlaşması ile İtalyan kontrolüne geçmiştir. Bu anlaşmayla birlikte sömürgecilik faaliyetlerine maruz kalan halk, 1951 yılında bağımsızlığını ilan etmiştir. Ardından 1969 yılında Muammer Kaddafi, iktidara gelmesiyle uzun soluklu bir dönem geçirmiştir. Kaddafi iktidarında halkın refahına yönelik birçok politika uygulansa da uzun vadede bir diktatörlük rejimine dönüşmüştür.

Arap Baharı ve Sonrası

Demokrasi ve adaletin yokluğu, eşitsizlikler ve yolsuzluğun artması, ekonomik ve sosyal sebepler gibi birçok sebep Libya’da Kaddafi rejimine karşı bir devrim oluşmasına imkân tanımıştır. 2011 yılında başlayan protestolar gittikçe büyümüş, buna karşılık rejim halka karşı gücünü artırmıştır. Halka yönelik şiddet sonucunda Birleşmiş Milletler (BM) ve diğer birçok ülkeden de tepki gelmiş, Kaddafi iktidarına yönelik BM ve NATO operasyonu düzenlenmiştir. Kaddafi ise 20 Ekim 2011 tarihinde muhalif gruplar tarafından öldürülmüştür.

Devrimin yaşanmasıyla ülkedeki tüm ekonomik, siyasal ve toplumsal düzen bozulmuştur. Rejimin devrilmesiyle BM tarafından da desteklenen Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) kurulmuş, ancak ülke içindeki istikrarsızlığı çözmeye yeterli olmamıştır. Aşiretler ve muhalif gruplar arasında çatışmalar devam ederken Halife Hafter ülkeye dönerek 2014 yılında kendi rejimini ilan etmiş, UGK’ye karşı Tobruk’ta Temsilciler Meclisi’ni kurmuştur. Ülkede artan bölünmeye karşı BM yeniden harekete geçmiş ve 2015 yılında BM öncülüğünde Libya Siyasi Anlaşması imzalanarak Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) kurulmuştur. Ancak Hafter, UMH’yi tanımadığını belirtmiş, dolayısıyla taraflar arasında çatışmalar devam etmiştir. Rusya, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri gibi birçok ülke tarafından destek gören Hafter, UMH’ye karşı gücünü korumuştur.

Türkiye’nin Libya’da Rolü

Türkiye, Kaddafi rejimine karşı bir tutum sergileyerek NATO operasyonlarını desteklemiştir. Hafter tarafından bir darbe yapısıyla kurulan Temsilciler Meclisi’ni tanımayan Türkiye, Hafter’in darbe girişimlerine karşı söylemlerde bulunmuştur. Ardından Libya Siyasi Anlaşması’na giden yolu destekleyici bir rolü olan Türkiye, Libya’da barış ve istikrarın sağlanmasını hedeflemiştir. Hafter’in karşı saldırılarının devam etmesinin ardından UMH, güç kazanabilmek ve bölgede daha aktif olabilmek için çeşitli müttefik arayışlarına girmiş, bu bağlamda Türkiye ile görüşmeler sağlanmıştır. Türkiye, Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni Libya’daki tek meşru icra organı olarak kabul etmiş ve ziyaret eden ilk ülke olmuştur.

Ulusal Mutabakat Hükümeti’yle ilişkilerin geliştirilmesiyle birlikte Libya’da barışın yeniden tesis edilmesi amacı güden Türkiye; UMH ile birçok konuda anlaşma ve iş birliği sağlamış, bölgede etkin bir devlet haline gelmiştir. Bu bağlamda 2019 yılında “Deniz Yetki Alanı’nın Sınırlandırılması” anlaşması imzalanmış ve iki ülkenin egemenlik haklarının korunması esas alınmıştır. Anlaşma ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki varlığı güven altına alınmış ve bu anlaşma BM tarafından tescil edilerek meşru ve uluslararası hukuka uygun kabul edilmiştir. Anlaşmaya Yunanistan, Güney Kıbrıs ve çeşitli Avrupa ülkelerinden tepki gelmiş olsa da sonuçsuz kalmıştır.

Libya’nın siyasi bütünlüğünü tehdit eden çeşitli terör örgütleri ve oluşumlara engel olmak amacıyla Türkiye Libya’ya asker göndermeyi planlamış ve 2 Ocak 2020’de TBMM’ye sunulan “Libya Tezkeresi” meclis tarafından kabul edilmiştir. Bu çerçevede Libya’ya çeşitli askeri destek ve araçlar göndermiş, Türkiye’nin bölgedeki askeri varlığı, Libya’ya tehdit yaratan güçlere karşı caydırıcı bir etken olmuştur. Özellikle insansız hava araçları (İHA) ve son teknoloji donanımlar, Hafter’in Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne karşı olan gücünü kırmış ve sonu ateşkese giden bir yola girilmiştir.

Ulusal Mutabakat Hükümeti, 2021 yılında daha kapsayıcı ve bütünleştirici bir rol oynamak amacıyla Ulusal Birlik Hükümeti adını almış ve Türkiye de bu rolde desteklerini sürdürmüştür. Libya ile özellikle askeri ve siyasi olmak üzere eğitim, sağlık, teknoloji gibi birçok alanda iş birliği sağlanarak her iki taraf için de karşılıklı fayda ve kazan kazan ilişkisi yürütülmüştür.

Sonuç olarak Türkiye, Libya’nın yeniden inşası sürecinde önemli bir rol oynayan kilit aktörlerden biridir. Libya’da huzur ve barışın yeniden tesisi hem bölge hem de Akdeniz için önemli olup Libya’nın jeopolitik konumunun önemini yeniden ön plana çıkmasında etkili olmaktadır. Özellikle Doğu Akdeniz’de Türkiye-Libya iş birliği, Türkiye’nin Akdeniz’deki egemenliği ve çıkarları için son derece önem teşkil etmektedir. Ayrıca Libya ile çeşitli görüşmeler ve karşılıklı anlaşmalar, iki ülkenin müttefik ülke haline gelmesini sağlayarak bölgenin istikrara kavuşması için bir adım olarak nitelendirilmektedir.

Kaynakça

Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiye-libya-deniz-yetki-anlasmasi-her-iki-ulkenin-egemenlik-haklarini-korudu/2748607 Erişim: 20.04.2025

Bingöl, O. (2020). Türkiye-Libya arasında Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması. Türkiye-Libya İlişkileri Güncel Gelişmeler (s. 21-28). İstanbul: Arel USAM.

Çügen, S. N. (2023). 2011 Libya Krizi’nin Türkiye’ye Etkileri ve Türkiye’nin Libya’da Denge Değiştirici Rolü. Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 5(2), 1-12.

Polat, F. (2023). Türkiye’nin Libya politikası. Erdağ, R. 21. yüzyılda Türkiye’nin dış politikası. 193-204. Kadim Yayınları

Türkiye Libya Siyasi İlişkileri, T.C. Dışişleri Bakanlığı. https://www.mfa.gov.tr/turkiye-libya-siyasi-iliskileri.tr.mfa Erişim: 20.04.2025

Yorulmaz, R., & Akıncı, Ş. (2020). Kaddafi Döneminden Günümüze Türkiye-Libya Ekonomik İlişkileri. Ankara: Ortadoğu Araştırmaları Merkezi.

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Yazar Alperen Çildir

Diğer Yazımız

POLSAM BİLİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. AYHAN ALTINTAŞ’A BÜYÜK ÖDÜL

3 Mayıs 2025 tarihinde Mersin Radisson Otel’de düzenlenen Ulusal Sağlık ve Başarı Ödülleri töreninde, sağlık …