![](https://www.polsam.org/wp-content/uploads/2024/12/bektasi-devleti-analiz.png)
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama’nın “Bektaşi Devleti” kurma önerisi hem Arnavutluk içinde hem de dünya genelindeki Bektaşi toplulukları arasında geniş yankı uyandırmıştır. Rama, bu projeyi ilk defa Amerika Birleşik Devletleri’nde düzenlenen bir toplantıda duyurmuş ve Arnavutluk’un dini hoşgörüsünü vurgulayan bir adım olarak tanımlamıştır. Bu proje, Arnavutluk’un dini ve kültürel yapısında bir dönüm noktası oluşturma potansiyeline sahiptir.
Bektaşilik, Hacı Bektaş-ı Veli tarafından 13. yüzyılda Anadolu’da kurulan, İslam’ın tasavvuf anlayışını benimseyen bir tarikattır. Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesiyle Balkanlara yayılan Bektaşilik, özellikle Yeniçeri Ocağı ile olan bağlantısı sayesinde imparatorluk içinde saygın bir konuma sahip olmuştur. Bektaşiliğin tarihsel gelişimi boyunca farklı kolları oluşmuş, bu kollar Osmanlı döneminde ve sonrasında farklı coğrafyalarda etkili olmuştur. Babagan ve Çelebi kollarına ayrılan Bektaşilik, Arnavutluk ve Türkiye’de varlığını korumuş ve milli kimliğin bir parçası haline gelmiştir.
Arnavutluk’ta Bektaşilik, Osmanlı sonrası dönemde bağımsızlık mücadelelerinde ve milli kimliğin inşasında önemli bir rol oynamıştır. Arnavut kimliğinin oluşum sürecinde Bektaşilik, dini ve kültürel bir kimlik öğesi olarak kabul edilmiş, özellikle 1826 yılında Yeniçeri Ocağının kaldırılması sonrası Bektaşilik’in yasaklanması ile bağımsızlık hareketlerinde yer almış ve Balkanlar’da özgün bir kültürel zenginlik olarak kabul edilmiştir.
Başbakan Edi Rama’nın tanıttığı proje, Tiran’da yaklaşık 27 dönümlük bir alanı kapsayan bir “Bektaşi Devleti” kurulmasını öngörmektedir. Bu devletin, sadece Bektaşi din görevlilerine vatandaşlık tanıması planlanmış, Vatikan benzeri bir egemen yapıda olması hedeflenmiştir. Baba Mondi’nin (Edmund Brahimaj) dini lider olarak yöneteceği bu mikro devletin, sınırları belirlenmiş bir bölge olarak kendi pasaportunu ve diğer egemenlik sembollerini kullanacağı belirtilmiştir. Projenin amaçları arasında, Arnavutluk’un hoşgörülü İslam anlayışını teşvik etmek ve dinler arası uyumu temsil etmek öne çıkmaktadır.
Rama’nın açıklamalarına göre bu mikro devletin amacı, Arnavutluk’un dini hoşgörü konusundaki kararlılığını küresel sahnede sergilemektir. Özellikle dini hoşgörü ve birlikte yaşama anlayışını temsil edecek bu yapı, Arnavutluk’un kültürel mirasını ve farklı dinlere duyduğu saygıyı vurgulamak için bir sembol olarak düşünülmüştür.
Proje, Arnavutluk Anayasası’nın üniter yapısına aykırı olarak değerlendirilmektedir. Anayasal olarak bölünmez bir yapıya sahip olan Arnavutluk’ta böyle bir mikro devlet kurulabilmesi için anayasa değişikliği gerekmektedir. Projenin uygulanabilirliği, Arnavutluk Parlamentosu’nun onayına bağlı olup, anayasal sınırlamalar ve bölgesel siyasi sonuçlar nedeniyle projeye onay verilip verilmeyeceği belirsizdir.
Arnavutluk’taki Bektaşi topluluğu bu projeyi olumlu karşılamış olsa da Türkiye’deki Bektaşi topluluklarından ciddi eleştiriler gelmiştir. Türkiye’deki Alevi-Bektaşi topluluğu, devlet destekli dini yapılar kurulmasına karşı çıkarak, Bektaşiliğin bağımsız ve devletten bağımsız bir inanç sistemi olduğunu savunmaktadır. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Özgür Kaplan, devlet güdümünde bir inanç yapısının Bektaşiliğin temel öğretileriyle uyumlu olmadığını belirtmiştir. Özellikle laikliği benimseyen Türkiye’deki Bektaşiler için bu proje, din ve devlet işlerinin ayrılığı ilkesine aykırı bir girişim olarak görülmektedir.
Proje, bazı çevrelerce Arnavutluk’un uluslararası sahnede tanınma arayışı olarak değerlendirilmiştir. Edi Rama’nın bu projeyi New York Times gibi Batı medyasında duyurması, projenin bir halkla ilişkiler çalışması olarak görülmesine neden olmuştur. Akademisyen Elidor Mehilli gibi isimler, projeyi Arnavutluk’un dış dünyada görünürlüğünü artırma çabası olarak yorumlamaktadır.
Bektaşi Devleti Projesi’nin uluslararası etkileri arasında, Arnavutluk’un NATO (North Atlantic Treaty Organization/Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü) ve Avrupa Birliği (AB) gibi Batı ittifaklarıyla olan ilişkileri yer almaktadır. Arnavutluk, hoşgörülü İslam anlayışını teşvik ederek Batı dünyasında daha kapsayıcı bir imaj yaratmayı hedeflemektedir. Ancak bu adım, bölgesel güç dengeleri açısından karmaşık sonuçlar doğurabilir. Özellikle İran gibi heterodoks İslam yorumlarına karşı sert bir tutum benimseyen ülkeler, bu girişime soğuk bakmaktadır. Arnavutluk’un 2022 yılında İran ile diplomatik ilişkilerini kesmesi de bu projeye yönelik olası bir tepkinin işareti olarak değerlendirilebilir.
Bektaşi Devleti, dini özgürlükler ve hoşgörüye yönelik bir örnek teşkil edebilirken, Balkanlar’daki diğer dini yapılar üzerinde nasıl bir etki yaratacağı konusunda da soru işaretleri bulunmaktadır. Bölgedeki Sırp Ortodoks Kilisesi ve diğer Hristiyan gruplar, bu projeyi Arnavutluk’un dini çeşitliliğe yönelik bir açılımı olarak değerlendirebilir.
Sonuç
Bektaşi Devleti Projesi, Arnavutluk’un dinler arası hoşgörüsünü vurgulayan bir girişim olarak dikkat çekmektedir. Ancak anayasal sınırlamalar ve ülkenin üniter yapısı üzerindeki potansiyel etkileri, projeye yönelik eleştirilerin artmasına yol açmaktadır. Arnavutluk hükümeti ve Bektaşi lideri Baba Mondi, projeyi uluslararası arenada tanıtma çabası içindedir. Uluslararası toplumun projeye nasıl bir tepki vereceği ve projenin uygulanabilirliği, gelecekte daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Bu proje açısından en temel sorunlardan biri Bektaşilik’in doğduğu topraklar ve merkezi olan Türkiye’deki Bektaşilerin bu projeye bakışlarıdır. Türkiye’deki Bektaşi liderleri projenin kapsamı açısından itirazlarının olmasının yanı sıra hiyerarşik olarak da projenin sorunlu olduğunu, Bektaşi liderlerinin atanmalarının Türkiye’deki Bektaşi örgütlenmesi tarafından yapılması gerektiği, bundan dolayı da Arnavutluk’ta kendiliğinden böyle bir liderliğin mümkün olmadığını öne sürmektedirler. Projenin bir devlet kontrolünde dini bir yaklaşıma sahip olması diğer önemli problem olarak ortaya çıkmaktadır.
Proje ile ilgili soru işaretlerinden bir diğeri ise Katolik bir Hristiyan olan Edi Rama tarafından bunun dile getirilmesi, dünya Katolikleri lideri Papa’nın ve dolayısı ile Vatikan’ın projeyi desteklemesi ve projenin öne sürdüğü İslam anlayışının, İslam’ın bazı temel inançlarına ters düştüğü yönündeki itirazlardır. Bu konu bazı akademisyenler tarafından geçtiğimiz yıllarda bir terör örgütü olan FETÖ’nün sözde İslam anlayışı ile ilgili öne sürdüğü argümanlara benzetilerek olumsuz karşılanmıştır. Tabi ki Bektaşilik’in şu anki mevcut nüfusu çok büyük bir nüfus olmasa da projenin hayata geçirilmesi durumunda kurulacak böyle bir devletin yeni üyeler kazanabilmesi ve bazı insanlara çekici gelmesi de göz önüne alınmalıdır. Balkanlar’da farklı İslam Dini’ne mensup grupların yayılma çabası mevcuttur ve Türkiye’nin de bu bakımdan bölgede Türk – İslam anlayışına zarar verebilecek hareketleri ve inançlar üzerinden bölge topluluklarını Türkiye’den uzaklaştırma potansiyeline sahip, bu doğrultuda projeler üreten grupları dikkatle izlemesi ve önlem alması gerekmektedir.
Kaynakça
Aslan, M. (2024). BEKTAŞİLİĞİ ÇEVRELEYEN DİNÎ TARTIŞMALAR: XIX. YÜZYILDA BALKANLARDA BEKTAŞİLİK VE HRİSTİYANLIK ETKİLEŞİMLERİ. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 13(1), 138–158.
Bal, E. (2024). Arnavutluk’ta “Bektaşi Vatikanı” fikri ne kadar gerçekçi? Arnavutlar ve Türkiye’deki Bektaşiler ne diyor? BBC Türkçe. https://www.bbc.com/turkce/articles/cy780z7l61lo
Ertan, A. (2024). Türkiye Alevileri tartışıyor! Arnavutluk’ta Bektaşi din devleti. Haber Global. https://haberglobal.com.tr/yazarlar/turkiye-alevileri-tartisiyor-arnavutlukta-bektasi-din-devleti-380143
Higgins, A. (2024). Albania Is Planning a New Muslim State Inside Its Capital. The New York Times. https://www.nytimes.com/2024/09/21/world/europe/albania-tirana-muslim-state-bektashi.html
Fotoğraf: ABNA