
Ünlü bilişsel psikolog Elizabeth Loftus 1974 yılında ilginç bir deney tasarlar. Bu deney hafızanın güvenilirliğini sorgulatan bir deney olarak literatürde yerini alır. Loftus, tasarladığı bu deneyde, hafızanın dış etkenler ile ne şekilde manipüle edilebildiğini ve yanlış yönlendirmelerin hafıza üzerindeki etkilerini gözler önüne sermiştir.
‘Otomobil Yıkımının Yeniden Kurulumu’ adlı deneyde amaç bir olaya tanık olanların, sonradan edindikleri bilgiler ile olay hakkındaki anılarının nasıl şekilleneceğini ortaya çıkarmaktır. Loftus’un tezine göre insan hafızası sabit bir kayıt tutmaz, aksine hem depolama hem de geri çağırma süreçlerinde yeniden yapılandırılabilir ve değişkendir.
Deneyde Washington Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrenciler katılımcı olarak seçilir. Bu öğrenciler 9 kişiden oluşan 5 gruba ayrılmıştır. Her gruba aynı araba kazası videosu gösterilir. Gruplara video izletilmesinden sonra bir soru sorulur: “ Arabanın …………. Sırasında hızı kaç olabilir?” Bu cümlede boş bırakılan yere farklı fiiller getirilir katılımcıların video ile ilgili anılarına yönelik algıyı şekillendirirler. Burada kullanılan fiiller; parçalanmak, çarpışmak, toslamak, vurmak ve dokunmaktır. Deneyin sonucunda, parçalanmak fiili kullanılarak bu soru yöneltilen deneylerde verilen cevaplar, dokunmak fiili kullanılarak verilen cevaplara göre 19 mil daha fazla çıkar. Bu deney farklı öğrenci gruplarıyla defalarca kez tekrarlanır ve her seferinde benzer sonuçlar elde edilir.
Deneyde yer alan katılımcılar, bu videoyu izlemelerinden bir hafta sonra tekrar çağırılır ve videoyu yeniden izlemeleri istenir. Ancak videoyu yeniden izlemeden önce bir test yapmaları istenir. Bu testte video ile ilgili çeşitli sorular yer alır ve kritik soru ‘ Cam kırıkları gördünüz mü?’ Olarak belirlenmiştir.
Videoda cam kırıkları olmamasına rağmen, yine parçalanmak fiili kullanılan katılımcılar daha çok ‘evet’ cevabı verirler. Bu da kullanılan kelimelerin, olayları algılama biçimimizi nasıl şekillendirdiğini gözler önüne serer.
Araştırmacılar bu deneyin sonucunu kısaca şöyle açıklar: Beynimizde iki tür bilgi depolama vardır. Birinci türde olayları olduğu gibi, duyu organlarımızla algıladığımız gibi kaydeder. İkinci türde ise aynı bilgilerin yorumlanması için kullanılan bir alan vardır. Kayıt üzerinden zaman geçtikten sonra bu iki tür birbiriyle iç içe geçtiğinden, yorum ve duyusal algıyı birbirinden ayırmak imkânsız hale gelir.
Bu deney bize gösteriyor ki, tek bir yönlendirici kelime bile hafızamız üzerinde çok büyük etkiye sahip olabiliyor. Belki de ikna yeteneği veya güçlü hitabetin başarıya ulaşmasına yol açan sebeplerden biri de hafızamızın bu manipülasyonlara açık olmasıdır.