ORTA ASYA TÜRK CUMHURİYETLERİNİN KKTC’Yİ TANIMAMA POLİTİKASI VE ORTAYA ÇIKARDIĞI SORUNLAR

Dr. Elvin Abdurahmanlı

Diplomasi ve İstihbarat Uzmanı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), 1983 yılında bağımsızlığını ilan etmesine rağmen sadece Türkiye Cumhuriyeti tarafından resmi şekilde devlet statüsünü de tanınmaktadır. Uluslararası toplumun büyük bölümü, KKTC’yi yasa dışı bir ayrılıkçı yapı olarak görmekle beraber Birleşmiş Milletler (BMGK’nın) Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına dayanarak bu çerçeve kapsamında tanımamaktadır. Diğer bir bağlamda, konuyu ele alındığı zaman Türkiye ile tarihî, kültürel ve etnik bağlara sahip olduğu Orta Asya Türk Cumhuriyetleri olan Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın da KKTC’yi tanımama yönünde ortak bir politika izlemesi, çeşitli diplomatik ve sembolik sorunlara yol açtığı görülmektedir. Bu çerçevede, söz konusu olan KKTC’nin tanımama politikasın perspektifinde 16.04.2025 tarihinde Türk Cumhuriyetleri olan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı dışında geri kalan devletler: Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan BM-nin 541 ve 550 sayılı kararlarında KKTC-i tanımama ve Türkiye’yi işgalci olarak nitelendirilen kararı imzalamışlardır. Kararlar 1983-1984 yıllarında alınsa da yıllardır bu Cumhuriyetler tarafından kabul edilmemiş ve imzalanmamıştır. Sadece Türkmenistan kararı imzalarken tarafsız olduğunu belirterek imzalamıştır. Diğer devletler ise Güney Rum Yönetimini tanımayı da kabul etmiştir.

Bu gelişmeler sonucunda bu araştırmada aşağıdaki kapsamda neden olduğu sorunlar hem bölgesel hem de uluslararası boyutlarıyla analiz edilecektir.

Türk Devletleri Teşkilatının Birliği Söyleminin Zedelenmesi

Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) ve öncülleri üzerinden uzun yıllardır dillendirilen “Türk Dünyası Birliği” ideali, ortak dil, tarih ve kültüre dayalı siyasi bir dayanışma fikrini yansıtmaktadır. Ancak KKTC’nin bu yapılar içinde ancak gözlemci statüsüyle yer bulabilmesi, tam anlamıyla bir birlik ruhunun oluşmadığını göstermektedir. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin KKTC’yi tanımaması, bu birlik söyleminin sembolik bir boşluğa dönüşmesine neden olmaktadır. Bu durum, Türk halkları arasında güven ve karşılıklı bağlılık duygusunun zedelenmesine yol açmaktadır.

Türkiye’nin Diplomatik Etkinliğinin Sınırlandırılması

Türkiye, Kıbrıs meselesini uluslararası platformlarda gündeme getirirken, Orta Asya’daki müttefiklerinden destek bulmakta zorlanmaktadır. Özellikle BM Genel Kurulu, İslam İşbirliği Teşkilatı veya TDT gibi çok taraflı yapılarda Türkiye’nin KKTC lehine yapmaya çalıştığı girişimler, Orta Asya ülkelerinin desteğiyle güçlendirilememektedir. Bu da Türkiye’nin dış politikada yalnız kalma riskini artırmakta, diplomatik etkinliğini sınırlamaktadır. Kardeş olarak nitelendirilen ülkelerin desteğinden yoksun kalmak, Türkiye’nin “adil çözüm” çağrılarını uluslararası toplumda daha az etkili hale getirmektedir.

KKTC’nin Meşruiyet Mücadelesinin Zayıflaması

KKTC’nin uluslararası alanda tanınmaması, dış ilişkilerini büyük oranda Türkiye ile sınırlı hale getirmiştir. Bu noktada Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin tanıması, KKTC’nin meşruiyeti açısından sembolik ve stratejik bir kazanç olacaktır. Ancak tanınmama politikası, KKTC’nin yalnızca diplomatik tanınmasını değil, aynı zamanda ekonomik, kültürel ve akademik ilişkiler geliştirmesini de sınırlandırmaktadır. KKTC vatandaşlarının diğer Türk devletlerinde sınırlı temsil hakkına sahip olması veya diplomatik temsiliyetin yokluğu, halklar arası temasları da zayıflatmaktadır.

Türk Kamuoyunda Güven Sorunu ve Hayal Kırıklığı

Türkiye’de kamuoyu uzun yıllardır Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerini “kardeş devletler” olarak tanımlamaktadır. Ancak bu ülkelerin KKTC konusundaki mesafeli tutumu, Türk kamuoyunda ciddi bir hayal kırıklığına yol açmıştır. Özellikle “Türk Dünyası Ortak Vizyonu 2040” gibi belgelerde iş birliği vurgusu yapılırken KKTC’nin dışlanması, çelişkili bir durum yaratmaktadır. Bu, kamuoyunda güven sorununa neden olmakta ve kardeşlik retoriğinin samimiyeti sorgulanmaktadır.

TDT İçinde Temsiliyet ve Statü Sorunları

Türk Devletleri Teşkilatı’na 2022 yılında gözlemci üye olarak kabul edilen KKTC, tam üyelik için gerekli siyasi desteği bulamamaktadır. Bu statü farkı, hem siyasi temsiliyeti hem de karar alma süreçlerine katılımı sınırlandırmaktadır. KKTC’nin karar mekanizmalarında etkisiz olması, teşkilatın ortak hareket kabiliyetini de zayıflatmaktadır. Orta Asya ülkelerinin KKTC’yi tanımaması, bu farkın devam etmesine ve KKTC’nin TDT içinde “misafir” konumunda kalmasına neden olmaktadır.

Çifte Standart ve İlkesel Tutarsızlık Algısı

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, uluslararası meselelerde genellikle egemenlik, toprak bütünlüğü ve iç işlerine karışmama ilkelerine vurgu yapmaktadır. Ancak söz konusu KKTC olduğunda, bu ilkelerden ziyade uluslararası baskılar ve pragmatizm ön plana çıkmaktadır. Bu yaklaşım, Türkiye’de ve KKTC’de “çifte standart” algısı yaratmakta, ilkeli dış politika söylemini sorgulatmaktadır. Aynı şekilde, bu ülkelerin başka bölgelerdeki ayrılıkçı yapılarla ilgili takındıkları tutumlarla KKTC’ye yönelik tavırları arasında tutarsızlık olduğu görüşü hâkimdir.

Geleceğe Yönelik Riskler ve Fırsatlar

Bu tanımama politikası, ilerleyen süreçte Türk dünyasında daha büyük ayrışmalara ve güven krizlerine neden olabilir. KKTC’nin tanınması ya da en azından diplomatik seviyede ilişki kurulması, hem Türkiye ile bağların güçlenmesini sağlar hem de Türk Dünyası’nın siyasi birlik mesajını daha inandırıcı kılar. Özellikle Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ zaferi sonrası değişen jeopolitik dengeler, KKTC’nin konumunun yeniden değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Türkiye’nin bölgesel rolünün güçlenmesiyle birlikte, bu ülkelerin KKTC konusundaki tutumlarında zamanla esneklik görülmesi olasıdır. Sonuç olarak ifade edersek Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’ın KKTC’yi tanımama politikası, hem sembolik hem de pratik düzeyde çeşitli sorunlar doğurmuştur. Türk dünyasının bütünleşmesi sürecinde bu konu ciddi bir engel teşkil etmektedir. KKTC’nin dışlanması, Türkiye’nin yalnızlaşması, meşruiyet mücadelesinin zayıflaması, kamuoyunda güvensizlik oluşması ve TDT içindeki statü sorunları bu politikanın doğrudan sonuçlarındandır. Ancak bu durum, değiştirilemez değildir. Türk devletleri arasında karşılıklı güven, pragmatik değil ilkeli iş birliği anlayışı ile güçlendirilirse, KKTC’nin tanınması yönünde yeni açılımlar mümkün olabilir.

Yazar Editör

Diğer Yazımız

POLSAM BİLİM KURULU ÜYESİ PROF. DR. AYHAN ALTINTAŞ’A BÜYÜK ÖDÜL

3 Mayıs 2025 tarihinde Mersin Radisson Otel’de düzenlenen Ulusal Sağlık ve Başarı Ödülleri töreninde, sağlık …