Srebrenitsa Soykırımı’nın 29. Yıldönümünde Anma ve Değerlendirme

Muhammed Nurullah Ketkanlı

Balkan Çalışmaları Uzmanı

Her yıl 11 Temmuz’da, Srebrenitsa Soykırımı kurbanları için anma törenleri düzenlenmektedir. Potoçari Anıt Mezarı’nda gerçekleştirilen bu törenler, hayatta kalanların ve kurban yakınlarının bir araya gelerek kayıplarını anmaları için bir fırsat sunmaktadır. Törenlere katılan binlerce insan, soykırımın kurbanları için dualar etmekte ve bu korkunç vahşeti kınamaktadır. Bu yıl itibari ile Srebrenitsa kurbanlarından 14’ü daha defnedilmiştir. Bu şekilde, katledilen 8372 kurbandan toprağa verilenlerin sayısı 6765’e ulaşmıştır. Anma programına Bosnalı yetkililer ve Bosna – Hersek Yüksek Temsilcisi’nin yanı sıra Türkiye’den de yetkililer ve siyasi parti liderleri katılmıştır (Nurduhan, 2024). Elbette Bosna – Hersek Sırp Cumhuriyeti Başkanı Milorad Dodik bu programda yer almamıştır.

Srebrenitsa Soykırımı, II. Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşen en büyük ve en trajik soykırımlardan biridir. 11 Temmuz 1995’te Bosna-Hersek’in Srebrenitsa kentinde, Bosna Savaşı sırasında Sırp kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen bu korkunç olayda, resmi rakamlara göre 8372 Boşnak erkek ve çocuk sistematik olarak katledilmiştir. Bu yazı, Srebrenitsa Soykırımı’nın 29. yıldönümünü anmak ve bu trajedinin uluslararası toplum üzerindeki etkilerini değerlendirmek amacıyla kaleme alınmıştır. Bu bağlamda, soykırımın gelişimi, uluslararası toplumun sorumluluğu, yargı süreçleri ve anma etkinlikleri ele alınacaktır.

1992-1995 yılları arasında süren Bosna Savaşı, Yugoslavya’nın dağılmasının ardından, ortaya çıkan etnik çatışmaların en yoğun yaşandığı dönemdir. Bu süreçte, Bosna-Hersek toprakları Sırp, Hırvat ve Boşnak güçler arasında şiddetli çatışmalara sahne olmuştur. Sırp liderliği, “Büyük Sırbistan” ideali doğrultusunda, özellikle nüfusun %75’inin Müslümanlardan oluştuğu Doğu Bosna’da Boşnak nüfusunu sistematik olarak hedef almış ve etnik temizlik politikaları uygulamıştır (Alp, 2017).

Srebrenitsa, 16 Nisan 1993 tarihinde Birleşmiş Milletler’in (BM) aldığı 819 Nolu Karar ile “güvenli bölge” ilan edilen 6 yerleşimden biri (Saraybosna, Tuzla, Jepa, Goradje, Bihaç ve Srebrenitsa) olmasına rağmen, 11 Temmuz 1995’te General Ratko Mladić komutasındaki Sırp kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Dönemin BM Genel Sekreteri Boutros Ghali, BM Koruma Gücü’nün (The United Nations Protection Force – UNPROFOR) askeri bir müdahale yetkisi ile donatılmadığını, görevinin sadece insani yardımlar bağlamında olduğunu söylemiştir. Bu koşullarda UNPROFOR komutanı olan General Lars Eric Wahlgren 18 Nisan 1993 tarihinde General Sefer Haliloviç ve Ratko Mladiç arasında “Srebrenitsa Bölgesinin Askersizleştirilmesi” anlaşmasını yapılmasını sağlamış fakat bu durum yalnızca Boşnakların elinden silahlarının alınmasına sebep olmuş, Sırp güçleri hiçbir şekilde silahlarını teslim etmemişlerdir. İlerleyen süreçte Sırplar Radovan Karadziç ve Ratko Mladiç’in “Müdahalenin Devamı İçin 7 Nolu Harekat Direktifi” ve buna bağlı 7.1 Nolu kararlar ile Srebrenitsa’nın tamamen kuşatılması, ulaştırılmaya çalışılan insani yardımların engellenmesi ve Srebrenitsa – Jepa bağlantısının kesilmesine karar vermiştir. Bu şekilde Bosna direnişinde sembol haline gelen Srebrenitsa’nın koşullarını olabildiğince ağırlaştırmaya çalışmışlardır. 6 – 25 Temmuz 1995 tarihleri arasında Sırp güçlerinin gerçekleştirdiği Operatsiya Krivaya 95 (95 Krivaya Harekatı) ile Srebrenitsa, BM askerlerinin hiçbir müdahalesi olmadan Sırpların eline geçmiş ve 11 – 18 Temmuz 1995 tarihleri arasında Srebrenitsa Soykırımı’nı gerçekleştirmişlerdir. Srebrenitsa’nın işgali sırasında Sırp kuvvetleri, kadınlar ve çocukları bölgeden zorla tahliye ederken, erkekleri ve erkek çocukları toplama kamplarına götürmüştür. Kadınlar ve çocuklar, tahliye edilirken bile çeşitli taciz ve tecavüzlere maruz kalmış, erkekler ise sistematik bir şekilde infaz edilmiştir (Karaman & Güneş, 2023). General Ratko Mladiç, Srebrenitsa’da gerçekleştirilecek soykırımdan önce kamera karşısında “Bu kasabayı Sırp ulusuna armağan ediyoruz. Müslümanlardan intikam almanın zamanıdır” ifadelerini kullanmıştır (Ratko Mladic Trial Told of Srebrenica Chaos, 2012). Kullanılan bu ifadeler soykırım suçunun arkasındaki etnik, dini ve tarihsel motivasyonu gözler önüne sermektedir.

Sırp kuvvetleri tarafından uygulanan bu sistematik katliam, uluslararası hukukta soykırım olarak tanımlanmıştır. Soykırımın baş sorumlusu olan Ratko Mladić ve Radovan Karadžić gibi liderler, daha sonra Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) tarafından yargılanmış ve mahkûm edilmiş fakat Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) 26 Şubat 2007 tarihli kararıyla Sırbistan, suçu işleyenlerin Sırbistan’a ait kişi ve kurumlar olmadığı ve bu bağı ortaya koyan açık bir kanıt bulunmadığı gerekçesi ile soykırım ve soykırıma iştirak suçlamalarından aklanmıştır. Bu kişi ve kurumların maaşlarının Sırbistan tarafından ödendiğine dair kanıtlar ise yeterli olmamıştır (Değer, 2009).

Srebrenitsa Soykırımı, uluslararası toplumun ve BM’nin ciddi ihmallerini gözler önüne sermiştir. BM’nin “güvenli bölge” ilan ettiği bir yerin böyle bir soykırıma sahne olması, BM’nin koruma görevindeki yetersizliklerini ve başarısızlıklarını açıkça ortaya koymuştur. ICTY’nin yargılamaları, Srebrenitsa’da yaşananların uluslararası hukuka göre soykırım olarak tanınmasını sağlamış ve mağdurların adalet arayışını desteklemiştir. Ancak, yargılamalar sırasında ortaya çıkan çeşitli zorluklar ve gecikmeler, uluslararası ceza adaletinin etkinliği konusundaki tartışmaları da beraberinde getirmiştir. BM başta olmak üzere uluslararası aktörlerin günümüzde Doğu Türkistan ve Gazze başta olmak üzere dünyadaki çeşitli insani krizlerde yaşananlar karşısındaki tutumları ve etkisizlikleri kamuoyunda geleceğe dair maalesef umut verememektedir. Bu durum toplumların BM’ye ve uluslararası hukuka inancını derin bir şekilde sarsmakta ve gelecekte yaşanması muhtemel olan başka çatışmalarda uluslararası hukukun ve insani değerlerin daha fazla göz ardı edilebileceği bir zemin hazırlamaktadır.

Kaynakça

Alp, İ. (2017). Srebrenitsa Soykırımı (Temmuz 1995). Avrasya Etüdleri, 52(2), 153–197. http://dergipark.gov.tr/avrasya/issue/35354/392512

Değer, O. (2009). Soykırım Suçu ve Devletin Sorumluluğu: Uluslararası Adalet Divanı’nın Bosna-Hersek v. Sırbistan-Karadağ Kararı. Uluslararası İlişkiler, 6(22), 61–95.

Karaman, H., & Güneş, B. (2023). Srebrenitsa Soykırımı ve Sırbistan’ın Uluslararası Sorumluluğu. İktisadi ve İdari Siyasal Araştırmalar Dergisi, 8, 822–838.

Nurduhan, A. (2024). Srebrenitsa Soykırımı’nın 29’uncu yılı dolayısıyla anma programı yapıldı. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/srebrenitsa-soykiriminin-29uncu-yili-dolayisiyla-anma-programi-yapildi/3272438

Ratko Mladic Trial Told of Srebrenica Chaos. (2012). https://www.bbc.com/news/world-europe-18099008

Yazar Muhammed Nurullah Ketkanlı

Diğer Yazımız

PRIMUM NON NOCERE – ÖNCE ZARAR VERME

Prof. Dr. Ayhan ALTINTAŞ Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı, Eczacılık Tarihi ve …