Haber
Fransa’nın Marsilya kentinde sözde festival düzenleyen terör örgütü PKK yandaşları, güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirilen teröristleri anarak örgüt propagandası yaptı. (yenisafak.com, 16.09.2024)
POLSAM Haber Analizi
PKK, Fransa’daki varlığı ile Avrupa yapılanmasının önemli bir parçasını oluşturmaktadır ve aslında bu ülkede oluşturduğu çeşitli yapılar üzerinden Kürt diasporasını etnik milliyetçilik ekseninde bir araya getirmeyi hedeflemektedir. Örgüt, Fransa’da kurduğu dernekler, vakıflar, enstitüler ve halk evleri gibi kurumlar vasıtasıyla geniş kitlelere hitap etmektedir. Örneğin, Fransa’nın başkenti Paris’te yer alan Kürt Kültür Merkezi, PKK’ya yakın çevrelerin düzenlediği kültürel ve sosyal etkinliklerin merkezi haline gelmiştir. Bu anlamda, yalnızca toplulukların bir araya gelmesini sağlamakla kalmayıp ayrıca örgüte maddi destek toplamak ve ideolojik eğitimler vermek için birer platform işlevi görmektedir.
Bunlara ek olarak, örgüt yanlısı gruplar özelinde bakarsak eğer bu grupların Fransa genelinde çeşitli konferanslar, paneller düzenleyerek, Kürt milliyetçiliğini ve PKK’nın siyasi söylemlerini yaymakta olup Avrupa’daki Kürt diasporası ile dayanışma ilişkileri geliştirmektedir. Bu duruma örnek olarak Lyon ve Marsilya gibi şehirlerde PKK’yı destekleyen derneklerin organize ettiği etkinlikler gösterebiliriz. Bu derneklerin organize ettiği etkinlikler aracılığıyla, Kürt sorununu ve Türkiye’deki siyasi gelişmeleri tartışmaya açan toplantılar yapılmakta, bu toplantılarda farklı milletlerden katılımcılara ulaşılmaktadır. Bunun gibi örgütün gençlik kolları, Toulouse ve Bordeaux gibi şehirlerde, özellikle genç Kürt nüfusu hedef alan eğitim seminerleri ve atölyeler düzenlemektedir. Fransa’daki bu yapıların diğer önemli işlevi de, esas olarak Avrupa genelindeki diğer Kürt toplulukları ile bağlar kurmak ve PKK’nın faaliyetlerine meşruiyet kazandırmak amacıyla çeşitli imza kampanyaları ile gösteriler düzenlemektir. Bu durum için şu örneği gösterebiliriz; 2019 yılında Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen “Kürt Halkı ile Dayanışma Yürüyüşü” gibi kitlesel (toplu) eylemler, Fransa’nın yanı sıra diğer Avrupa ülkeleri; Almanya, Belçika ve Hollanda gibi ülkelerden de katılımcıların yoğun ilgisini çekmiş ve bu anlamda örgütün Avrupa genelindeki desteğini gözler önüne sermiştir. Bu gerçekleştirilen etkinlikler, sadece örgütün uluslararası görünürlüğünü artırmakla kalmayıp, aynı zamanda Avrupa’nın diğer şehirlerinde de benzer yapılanmalar için zemin hazırlamaktadır.
Fransa’nın Marsilya kentinde PKK yandaşlarının düzenlediği ve terör örgütü flamaları ile Abdullah Öcalan posterlerinin açıldığı “sözde festival”, Avrupa’nın terör örgütlerine yönelik yaklaşımını ve güvenlik politikalarını bir kez daha tartışmaya açtı.
Haber içeriğinde de belirtildiği üzere, “Fransa Dışişleri Bakanlığı, PKK Avrupa Birliği ve Fransa tarafından terör örgütü olarak tanınırken, örgüte ait paçavralarla terör propagandasının yapıldığı bu gösteriye neden izin verildiği sorusunu henüz yanıtlamadı.” Bu durum, Avrupa’nın terörle mücadelede çifte standart sergilediğini ve aslında terör örgütlerine karşı tutarlı bir politika izlemediğini ortaya koymaktadır.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler, PKK’yı resmen terör örgütü olarak tanımış olmalarına rağmen bu örgütün çeşitli kolları ve sempatizanlarının “ifade özgürlüğü” ve “toplanma hakkı” gibi demokratik hakları kullanarak kendilerini rahatça ifade edebildikleri görülmektedir. Bu gibi etkinliklerin, Avrupa’nın demokrasi ve insan hakları ilkeleri çerçevesinde tolere edilmesi, yalnızca örgütü destekleyen kitlelere cesaret vermekle kalmamakla birlikte aynı zamanda terör örgütlerinin uluslararası meşruiyet kazanma çabalarına da zemin hazırlamaktadır. Haberde de “terör örgütü flamalarını açıldığı ve teröristlere övgü niteliğinde sloganların atıldığı skandal gösterinin canlı yayınlarla servis edildiği” belirtilmiş. Bu tür eylemler, Avrupa’nın terörle mücadele yasalarındaki boşlukları ve örgütlerin bu boşluklardan nasıl faydalandığını açıkça göstermektedir.
Fransa geçmişte de PKK ve uzantılarına yakın olan gruplara yönelik “görmezden gelme” politikası ile Türkiye’nin tepkisini çekmişti. Örneğin, haberde atıfta bulunulan “Türkiye, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2021’de terör örgütü PKK/PYD/YPG güdümündeki sözde ‘Suriye Demokratik Konseyi’ mensupları ile görüşmesini kınamıştı.” İfadesi, aslında bu tür olayların Türkiye-Fransa ilişkilerine olan olumsuz etkilerini göstermektedir. Fransa, Suriye’deki Kürt gruplar üzerinden Orta Doğu’da nüfuzunu artırma çabası güderken PKK ve ona yakın grupları “müttefik” olarak konumlandırıyor ve bu nedenle de örgüte karşı daha esnek bir tutum sergilemektedir. Avrupa’nın bu tür tutarsız politikaları, esas olarak Türkiye gibi terörle doğrudan mücadele eden ülkeler açısından hayal kırıklığı yaratırken, Avrupa’nın terörle mücadeledeki samimiyetini sorgulatan bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Bu açıdan baktığımız zaman Fransa’daki bu gösteri yalnızca PKK’ya değil, aynı zamanda Avrupa’nın terör örgütlerine karşı izlediği çifte standart politikalarına da bir örnek teşkil etmektedir. Ayrıca haber içeriğinde yer alan diğer bir ifadeye göre; “Biji Kürdistan”, “Biji gerilla” sloganları eşliğinde skandal ifadelerle gerçekleştirilen bu tür etkinlikler, Avrupa’nın bazı terör gruplarının meşru aktörler olarak kabul etme eğilimini gözler önüne sermektedir.
Türkiye, Avrupa’nın PKK ve ona bağlı gruplara yönelik ılımlı tutumunu uzun süredir kınıyor ve aynı zamanda bu tutumun, terörle mücadelede uluslararası iş birliğini zayıflattığını öne sürmektedir. Bu açıdan bakıldığında, “Türkiye, terör örgütü PKK’lı sempatizanlarının güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirilen teröristleri anarak örgüt propagandası yapması”, yalnızca bir güvenlik sorunu olmamakla birlikte Avrupa’nın terör örgütlerine karşı çifte standart uygulandığının bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir
Fransa’da bu tür etkinliklere izin verilmesi, Türkiye ile olan diplomatik ilişkilerini de olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Türkiye, Avrupa’nın bu tür eylemler karşısında sessiz kalmasını ve aslında terör örgütlerine karşı yetersiz tedbirler almasını hem ulusal güvenliğine hem de terörle mücadelede uluslararası iş birliğine zarar verici bir tutum olarak görüyor. “Sözde festival adı altında gerçekleştirilen gösteride PKK yandaşları terör örgütünün paçavralarını taşıdı ve elebaşı Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması yönünde sloganlar attı” ifadesine bakıldığında bu tür eylemlerin nasıl doğrudan terör propagandasına dönüştüğünü ve Avrupa’nın güvenlik politikalarındaki zafiyetleri gözler önüne serdiğini göstermektedir.
Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri açısından baktığımızda PKK gibi örgütlerin ülkelerinde rahatça faaliyet göstermesine göz yumarak, bu anlamda yalnızca Türkiye ile olan ilişkilerini değil aynı zamanda kendi iç güvenliklerini de tehlikeye atmaktadır. Bu tür gösteriler, terörle doğrudan bağlantılı olan grupların Avrupa topraklarında zemin bulmasına ve ayrıca finansal, lojistik destek sağlamasına imkân tanımaktadır. “PKK’lı terörist sempatizanlarının, ‘Biji Kürdistan’, ‘Biji gerilla’ sloganları eşliğinde skandal sloganlar atması ve terör örgütü flamalarının açılması” gibi olaylar, bu grupların yalnızca Türkiye’de değil, aynı zamanda Avrupa’da da aktif olduğunu ve tehdit oluşturduğu söylenebilir.
Sonuç olarak, Fransa’daki bu olay, terörle mücadelede uluslararası iş birliğinin önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Avrupa, bu açıdan PKK ve benzeri örgütlere yönelik tavrını netleştirmediği ve bu tür eylemleri önlemek için daha kararlı adımlar atmadığı sürece terörle mücadelede çifte standart eleştirilerinden kurtulamayacaktır. Türkiye’nin bu konudaki uyarıları ve iş birliği çağrıları ise, Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlaması açısından da dikkate alınması gereken önemli bir noktadır.