
Uluslararası ilişkiler alanında ülkelerin güvenlik eğilimleri, genellikle birbirine ters düşen durum söz konusu olmaktadır. Bu durum güvenlik ikilemi ile tanımlanan ve bir ülkenin kendini tehditlere karşı savunmak amacı ile almış olduğu tedbirlerin, sınır komşusu olan ülkenin güvenlik anlayışını olumsuz yönde etki etmesi ile birbirine karşı güvensizlik döngüsüne neden olmaktadır. Bu çalışma içerisinde güvenlik ikilemi durumunun öne çıkan örnekler arasından biri olan Türkiye ve Yunanistan İlişkileri kapsamı içerisinde inceleme yapılacaktır. Tarihsel geçmiş ve coğrafi konum bakımından yakın olmaları üzerine, iki ülke arasında ekonomik, kültürel ve siyasi farklılıklar vardır. Bu yöndeki farklılıklar, iki devlet arasında Ege Denizi yetki alanları sorunu, Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz sorunu gibi farklı konularda senelerdir çözümü olmayan gerilimlere yol açmıştır. Bu gerilimler iki devletin güvenliğini tehdit unsuru olarak gördüğü ve bu sebep ile de savunma odaklı şeklinde algıladığı savunma harcamalarındaki artışa neden olarak, bölgesel alanda silahlanma rekabetini harekete geçirmiştir. Bu çalışma içerisinde Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki güvenlik ikilemi bakış açısından değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda ilk olarak güvenlik ikileminin genel bir tanımı yapılacak ve uluslararası ilişkiler alanındaki öneminden bahsedilecektir. Ardından Türkiye-Yunanistan İlişkilerindeki tarihsel olarak hem de güncel olarak ilişkileri incelenecek, iki devlet arasında olan güven probleminin temelleri ve bu güven probleminin ilerlemesine yol açan etkenler gözler önüne serilecektir. Özellikle Kıbrıs sorunu, Ege Denizi yetki alanları ve Doğu Akdeniz’de meydana gelen gerilimler ile ilgili meydana gelen sorunların güvenlik ikilemini ne derecede ilerlediği incelenecektir. Bununla birlikte iki devletinde savunma harcamalarında olan artışlar ve bunun bölgesel alandaki güvenlik şartlarına olan etkilerine değerlendirme yapılacaktır. Çalışma bölümünün son kısmında ise Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde olan gerilimleri gidermek amacı ile yapılacak hamleler ve güven sağlayan tedbirler tartışılacak ve bu kapsamda geçmiş zamanda imzalanan anlaşmalar ve işbirliklerinden bahsedilecektir.
Güvenlik İkilemi
Güvenlik ikilemi, uluslararası ilişkiler kavramlarına, uluslararası siyaset akademisyeni olarak bilinen John H. Hertz’ in 1951 yılında kaleme aldığı ‘’Politik Realizm ve Politik İdealizm’’ isimli kitabı ile girmiştir. Bununla beraber yine aynı dönem içerisinde tarihçi ve felsefeci olan Herbert Butterfield’ ın kaleme almış olduğu ‘’Tarih ve İnsan İlişkileri’’ isimli bir kitabında da aynı durumdan başka bir perspektifle ele alınmıştır. Güvenlik İkilemi; bir devletin kendi güvenliğini sağlama amacı ile almış olduğu tedbirleri, diğer devletler tarafından tehdit unsuru olarak görülmesi ve buna bağlı olarak da güven eksikliğinin meydana gelmesi olarak tanımlanabilir. Yani devletlerin kendi güvenliklerini sağlamak amacı ile almış olduğu tedbirler, diğer devletleri de aynı şekilde tepki vermeye zorlamaktadır. Bu durumda iki devletin güvenlik tedbirleri birbirini tetikler ve bu da sonunda silahlanma yarışına neden olur. Bu silahlanma yarışı ilk başlarda savunma amacı gütse de zaman içerisinde daha fazla tehdit ve güvensizlik doğurabilir, bu da devletler arasındaki ilişkiler de devamlı bir gerilim yaratabilir hatta çatışma bile çıkarabilir. Güvenlik İkilemi, uluslararası ilişkiler teorisinde önemli bir yer tutmaktadır. Özellik ile realist yaklaşım, devletlerin temel amacının hayatta kalma olduğu ve bu neden ile güvenlik sağlama gayreti içerisinde olduklarını ifade ederek, güvenlik ikileminin uluslararası sistemin ayrılmaz bir parçası olarak kabul eder. Soğuk Savaş dönemi içerisinde güvenlik ikilemini gözler önüne seren en belirgin örnekler arasından biridir. ABD ve SSCB arasındaki gerilim ve silahlanma yarışı, bu kavramın somut örneklerinden biridir.
Güvenlik ikileminin özelliklerini incelediğimizde;
-Anarşi ortamında doğar; güvenlik ikileminin temelini, uluslararası sistemin anarşik yapısı meydana getirir. Devletler, birbirlerinden bağımsız olacak şekilde kendi güvenliklerini sağlamak mecburiyetindedir. Bu şartlarda, uluslararası denetim ya da merkezi otorite bulunmadığından her devlet kendi güvenliğini sağlamak amacı ile askeri güç kullanma gereksinimi duyar. Bu da güvenliklerinin artması için diğer devletler tarafından güvenliklerinin tehdit unsuru olarak değerlendirilmesine neden olur.
-İyi niyetin yanlış algılanması; bir devlet kendi güvenliğini arttırmak amacı ile savunma tedbirler alabilir fakat bu tip tedbirler, diğer devletler tarafından saldırganlık olarak algı yaratabilir. Buna bir örnek olarak; bir devletin silahlanması ya da tatbikatlar gerçekleştirmesi, başka bir devleti tehdit unsuru olarak algılayabilir, ancak birinci devletin hedefi sadece savunma ve kendi güvenliğini sağlamaktır.
-Güç dengesini bozar; güvenlik ikilemi, her iki tarafında devamlı olarak güvenliklerini arttırma gayreti içerisinde olması ile bir güç dengesizliği meydana getirir. Bir devletin askeri gücünü arttırma hamlesi, diğer devletlerinde aynı şekilde tepki vermesine iter, bu da silahlanmayı
artırarak güvenlik gerilimlerine neden olur. Bu süreç devletlerin birbirlerini devamlı olarak tehdit unsuru olarak görmelerine ve gerginliklerin büyümesine yol açar.
-Karma güvenlik ikilemi; devlet dışı olan silahlı unsurların bu ikilem içerisindeki görevi, güvenlik dinamiklerini karmaşık bir duruma getirir. Bu silahlı unsurlar, devletlerin yanı sıra kendi güvenliklerini sağlamak amacı ile silahlı güç kullanabilirler. Bu durum devletler arasındaki ilişkilerden farklı olarak anarşik olan bir yapıda meydana gelir. Devlet dışı unsurlar, sınırları aşarak zaman içerisinde küresel çapta güvenlik tehditlerine dönüşebilir. Buna örnek olarak; terör örgütleri, milis gruplar vb. gibi unsurlar, devletlerin güvenlik stratejilerini veya politikalarını etkileyebilir ve karma güvenlik ikilemleri meydana getirebilir.
-Güvenlik ve kaygı duyguları; güvenlik ikilemi sadece askeri önlemler üzerinden değil, aynı zamanda devletlerin güvenlik kaygıları ve psikolojik etkenler ile biçimlenir. Bir devletin silahlanma gayretleri ve karşı tarafın güvenliğini tehdit unsuru olarak algılanabilir. Bu durum bir yandan güvensizlik ortamı meydana getirirken, diğer yandan da karşılıklı güven yoksunluğunu yaratır. Bu dinamikler, devletlerin birbirine güven bağı olmadan, devamlı olarak silahlanmalarına neden olur.
Güvenlik İkilemi, devletlerin birbirlerinin hamlelerini tehdit unsuru olarak algılanmasından meydana gelen bir güvenlik problemini temsil eder. Bu daha geniş manada hem devletler hem de devlet dışı olan aktörler arasında güvensizlik ve gerilimlere neden olarak durumu ifade etmektedir.
Türkiye-Yunanistan İlişkileri
Türkiye-Yunanistan ilişkileri tarihi olan bağlar, stratejik menfaatler ve coğrafik sınırlar üzerinden şekil almıştır. Bu ilişkiler içerisinde belirgin ve devamlı gerginlik meydana getiren alanlar arasından biri de Ege Denizi’ndeki hakimiyet ve deniz sınırları problemidir. Ege Denizi yalnızca coğrafi sınır değil aynı zamanda her iki tarafında tarihsel ve kültürel olan geçmişlerinin buluşma noktası olarak bilinmektedir.1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması, Türkiye ve Yunanistan arasındaki sınırlar belirlenirken, Ege tarafında bulunan adaların ve deniz sınırları hazırlanmıştır. Fakat, adaların hukuki olan durumu ve deniz sınırlarının değerlendirilmesi bir süre sonra farklı bakış açılarını ortaya çıkarmıştır. Sadece Ege Denizi polemiğiyle sınırlı kalmamakla beraber; Kıbrıs sorunu, Doğu Akdeniz sorunu vb. gibi polemikler de yer almaktadır. İki ülke arasında yaşanan polemikler ara sıra sıcak çatışmalara da neden olmuştur, bu süreçlerin her biri diplomatik, askeri ve ekonomik alanda önemli etkiler yaratmıştır.
Bu sorun Türkiye ile Yunanistan ilişkilerinde yer alan önemli ve köklü problemler arasından biridir. 1950 dönemlerinde adada yaşayan Rumların Yunanistan ile birleşme istekleri, Rum ve Türk hakları arasında polemik meydana getirmiştir.1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti kısa zaman içerisinde bozulmaya maruz kalmış,1963 yılında gerçekleşen olaylardan ötürü adada yaşayan Türk kesimi göçe mecbur bırakılmıştır.1974 yılında Yunanistan da bulunan askeri cunta idaresinin, Kıbrıs Cumhurbaşkanı olan Makarios’a darbe yapmasının ardından Türkiye, Kıbrıs Türklerinin güvenliğini sağlamak için adaya askeri bir müdahalede bulundu. Kıbrıs Barış Harekatı olarak tanımlanan bu askeri hamle, adada kalıcı bölünmeye neden oldu. Kuzeyde bulunan Türk idaresi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etti. Fakat uluslararası toplum yalnızca Türkiye tarafından tanındı. Yunanistan, adanın birleşmesi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Yunanistan idaresinde birleşmesi fikrini savunmuştur. Bu olay Türkiye- Yunanistan ilişkilerinin zedelenmesine yol açtı ve 1980’li yıllar ve sonrasındaki dönemlerde Kıbrıs sorunu, diplomatik temaslara karşın çözümü olmayan bir sorun olarak kalmayı sürdürdü.
Ege Denizi’nde Egemenlik ve Deniz Sınırları Sorunu
Bu sorun Türkiye-Yunanistan ilişkileri içerisindeki en gergin olan bölge olmuştur.1923 yılındaki Lozan Antlaşması ve 1947 yılındaki Paris Antlaşması ile Ege’de bulunan adaların çoğunu Yunanistan’a bırakmış fakat bu antlaşmalarda yer alan bazı ada ve kayalıkların egemenlik durumu belirsiz bir şekilde bırakılmıştır. Bu belirsizlik durumu iki tarafında Ege Denizi üzerinde bulunan egemenlik haklarını savunmaları ile polemiği tırmandırmıştır. Yunanistan 1982 yılında kabul ettiği Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nde karasularını 6 milden 12 mile çıkarma talebinde bulunmuştur. Çünkü böyle bir durumda, Yunanistan tarafındaki karasuları Ege Denizi’nin %70’lik kısmı dahil edilecek ve Türkiye tarafındaki karasuları ise %10’luk kısmından az bir konumda duracaktır. Bu durumda denizdeki mevcut açık deniz bölgesinde %51’lik orandan %19’luk orana düşmesine yol açacaktır. Türkiye ise bu durumda kendisine ait olan deniz sınırlarını tehdit edeceği savunması ile tepki göstermiştir.1990’lı yıllarda Yunanistan’ın Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığını arttırma girişimleri, Türkiye tarafından dikkatli bir şekilde gözlemlenmiş ve karşılıklı diplomatik ve askeri polemiklere neden olmuştur. Türkiye’nin 1995 yılında Ege’deki savaş nedeni olarak görmüş olduğu bir yasayı onaylaması. bu sorunu tırmandırmıştır.
Bu kriz Türkiye Cumhuriyeti’nde kaydı olan bir geminin kayalıklara oturmak üzere yerleşmesinden sonra, Yunanistan’ın o kayalıkları sahiplenmesi ile şiddetlenmiştir. Ege Denizi’ndeki hakimiyet tartışmaları,1996 yılında Kardak Kayalıkları Kriziyle en üst seviyeye ulaşmıştır. Kardak Kayalıkları, coğrafik olarak Yunanistan’a yakın bir konumda olsa da, Türkiye’de bu kayalıkların egemenliğini iddia etmiştir.1996 yılında Yunanistan’ın bu kayalıklar üzerinde bulunan hakimiyetini ilan etse de Türkiye tarafından kabul görmemiş ve iki taraf arasında askeri kriz olarak kendini göstermiştir. İki taraf da askeri güçlerini bölgeye yollamış ancak uluslararası toplumun müdahale etmesi ile olası çatışma tehlikesi bertaraf edilmiştir. Bu Kardak Krizi, Ege Denizi’ndeki sınır anlaşmazlıklarının askeri çatışma durumuna geleceğini gösteren örnek olmuştur.
Doğu Akdeniz’deki Doğal Kaynaklarla İlgili Gerilim
2010’lu yılların başında, Doğu Akdeniz’de bulunan hidrokarbon yatakları, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yeni bir anlaşmazlık kaynağı durumuna gelmiştir. Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, Akdeniz’in doğu tarafında doğal gaz keşif çalışmalarına başladıkları dönemde, Türkiye bu çalışmaları Kıbrıs Türklerinin haklarını yok sayan durum olarak değerlendirip müdahale etmiştir. Türkiye hem kendi kıta sahanlığında hem de KKTC’nin deniz sınırlarında arama faaliyetlerine yapmaya devam etmiş ve bunun üzerine Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni uluslararası hukukuna aykırı olarak hareket etmesiyle suçlamıştır. 2019-2020 dönemleri içerisinde polemik daha da ileri dereceye gitmiştir. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve Mısır ile Doğu Akdeniz’de bulunan enerji yeraltı kaynaklarını araştırma yapmak amacı ile müzakereler yürütürken, Türkiye bu devletlerin yapmış olduğu yetki alanları yapılandırmalarının, özellikle Kıbrıs çevresini kapsayan bölümün, kendi hakları ile ters düştüğü fikrini desteklemiştir. Türkiye bu yapılan müzakerelerin uluslararası deniz hukukuna ters düştüğünü belirterek, Doğu Akdeniz’de yapılan enerji keşif çalışmalarına katılım sağlamayı sürdürdü. Bununla beraber Türkiye’nin Libya ile imzalamış olduğu deniz sınırları anlaşmasını Yunanistan kabul etmemiş ve bölge içerisinde yeni bir polemik olarak ortaya çıkmıştır.2020 yılında Türkiye’nin Oruç Reis isimli araştırma gemisini bölgeye sevk etmesi, Yunanistan’ı ve Fransa gibi Avrupa Birliği ülkelerini tepki göstermeye teşvik etmiştir. Bu olay Ege ve Doğu Akdeniz’deki doğal kaynaklar üzerinde bulunan hakimiyet mücadelesinin ne derece de tehlikeli bir duruma ulaşabileceğini ortaya koymuştur.
Kıbrıs, Ege ve Doğu Akdeniz’deki polemiklere karşın,1999 yılı itibari ile Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde bir takım diplomatik iyileşmeler olmuştur. Türkiye’nin Avrupa Birliği adaylık süreci içerisinde Yunanistan’ın vermiş olduğu destek, iki ülke arasındaki ilişkilerin dengeli olan bir sürece girmesini sağlamıştır. Bunun yanında 1999’da Türkiye-Yunanistan arasında karşılıklı güven arttırıcı nitelikte tedbirler alınmaya başlandı, bu da sıcak çatışmaların engellenmesine katkıda bulunmuştur. Yunanistan’ın Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini desteklemesi, ilişkilerin yumuşama yönünden önemli bir etken olmuştur. Fakat bu süreç içerisinde Kıbrıs ve Ege Denizi sorunları konusundaki anlaşmazlıkların çözümü olmamıştır ve ara sıra polemikler devam etmiştir.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki ticari ilişkiler son dönemlerde ciddi anlamda gelişmeler göstermiştir.2023 yılı itibari ile iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık olarak 5,8 milyar $ seviyesine ulaşmış ve Türkiye’nin lehine de yaklaşık olarak 2,5 milyar $ fazla miktarda vermiştir.2021 yılı itibari ile özellik ile pozitif gündem girişiminden ticaret hacminin arttırılması amaçlanmıştır. Belirlenen amaçlar arasına ticaret hacminin 10 milyar $ seviyesine çıkarılması vardır. Ticaretin büyümesindeki önemli sektörleri incelendiğinde; demir- çelik, mineral yakıtlar, pamuk ve tekstil ürünleri yer almaktadır. Buna ek olarak doğrudan yapılan yatırımlarda artış görülmektedir. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ekonomik ilişkiler, Karma ekonomik Komisyon toplantıları gibi programlarda üzerinde durulmakta ve işbirliğini geliştirmek amacı ile ortak projeler ve anlaşmalar yapmaktadır. Bir örnek olarak 2024 yılında İstanbul’da meydana gelen Karma Ekonomik Komisyon toplantıları içerisinde ikili işbirliği alanlarında yeni hamleler yapılmaktadır.
Türkiye-Yunanistan İlişkileri ve Güvenlik İkilemi
Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde güvenlik ikilemi tarihsel, siyasi ve kültürel kapsamda karmaşık bir yapıya sahiptir. Güvenlik ikilemi, iki tarafında birbirinin varlığını ve ulusal çıkarlarını tehdit unsuru olarak görmesinden ortaya çıkmaktadır. Bu iki taraf da kendisini savunmak amacı ile güç kullanma hakkını kabul edilir olarak görürken, karşılıklı tehdit olan algıları bu hakların sınırlarını zorlamaktadır. Güvenlik endişeleri sadece askeri alan içerisinde değil aynı zamanda ekonomik, kültürel ve diplomatik alanda da ortaya çıkmaktadır. Özellikle Ege Denizi’ndeki hakimiyet problemleri her iki ülkenin ulusal güvenlik politikalarının dayanağını meydana getirir. Yunanistan, Ege Denizi’ndeki karasularını 12 mile çıkarmaya yönelik hakka sahip olduğunu savunurken, Türkiye bu savunmayı kendi stratejik politikalarına karşı bir tehdit unsuru olarak görür. Bu durumda iki ülkenin de karşılıklı askeri müdahale hazırlıklarına ve siyasi müdahalelerine zorlamaktadır. Türkiye, Yunanistan’ın bu hamlelerini engellemek amacı ile askeri tatbikat faaliyetleri yürütürken, Yunanistan ise uluslararası kapsamda Türkiye’nin bu tavrını kabul edilemez bir durum olarak açıklama gayretlerine girmektedir. Bu tip karşılıklı olan hamleler, her iki tarafında birbirine karşı duyduğu güven yoksunluğunu artırır ve güvenlik ikilemini güçlendirir. Kıbrıs meselesi de Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki güvenlik ikileminin önemli bir sorunudur.1974 yılında meydana gelen Kıbrıs Barış Harekatı’nın ardından ada üzerinde Türkiye ve Yunanistan arasındaki hakimiyet mücadelesi şiddetlenmiştir. Kıbrıs sadece coğrafi bölge olmasından daha da ileri gitmiş ve her iki ülkenin ulusal kimlikleri ile doğrudan ilişkilendirilmiştir. Yunanistan, Kıbrıs’ı Helenist kültürün yansıması olarak görmektedir, Türkiye ise Kıbrıs ‘da yaşayan Türk halkının güvenliğini sağlamak amacı ile adadaki etkisine devam etmektedir. Bu durum yalnızca askeri güç uygulaması değil bununla beraber diplomatik olan pazarlıkları da tesir etmektedir. Yunanistan, Avrupa Birliği gibi küresel düzeylerde Türkiye’ye karşı destek elde etme çabasına girerken, Türkiye de kendi ulusal güvenliğini sağlamak amacı ile Kıbrıs’ta olan askeri varlığını devam etme zorunluluğunu belirtir. Güvenlik ikilemi uluslararası hukuk kapsamında şekil alan ancak aynı zamanda her iki ülkenin egemenlik anlayışlarını güçlü bir duruma getiren zeminde gelişme gösterir. Türkiye, uluslararası deniz hukuku ve hava sahası anlaşmalarının kendisinin yararı olduğunu desteklerken, Yunanistan bu anlaşmaları kendi menfaatleri yönünde değerlendirmektedir. Her iki taraf da bölgesel alandaki güç rekabetini, uluslararası kurumlar ve ittifaklar üzerinden kabul edilebilir kılma yönünde gitmektedir. Yunanistan, AB ve NATO gibi küresel kuruluşlar üzerinden Türkiye’ye karşı bir güç dengesi tesis etmeye çalışırken, Türkiye de aynı kuruluşlar içerisinde etkin bir dış politika yürüterek karşılıklı güvenlik endişelerini dengede tutma çabası içerisindedir. Fakat güvenlik ikilemi sadece devletler arası ilişkiler ile kısıtlamaya tabi değildir. Halklar arasında bu duruma benzer bir güvenlik endişesi ve milliyetçi söylemler ön plana çıkmaktadır. Medya her iki devlette de bu güvenlik endişesini pekiştiren görev alır. Ulusal kimlikler, genellikle birbirlerine tehditlerde bulunan etkenler olarak yapılandırılır ve bu durum halklar arasında olan güven yoksunluğunu artırır. Her iki devlette ulusal medya aracılığı ile karşı tarafı öteki olarak belirterek, toplumsal endişeleri güçlü bir duruma getirir. Bu durum kamuoyunun düzenlenmesinde önemli bir etkeni elinde bulundurur ve ilerleyen zamanlarda iki devlet arasındaki ilişkilerin normalleşmesini karmaşık hale getirmektedir. Türkiye ve Yunanistan arasındaki güvenlik ikilemi yalnızca askeri tehdit anlayışlarına dayalı değildir. Her iki taraf da kendi güvenliklerini sadece dıştan gelecek tehditlere karşı değil, aynı zamanda kendi mevcut iç politikalarındaki dengeli bir yaklaşım sergilemek amacıyla da savunmaktadır. Bu çerçeve de her iki tarafında ulusal güvenlik politikaları iç ve dış etkenlerle biçimlenir ve karşılıklı güvensizlik, bu politikaların belirleyici olan faktörü olmayı sürdürür. Bu ikilem, bölgesel dengeye tehlike oluştururken, aynı zamanda her iki devletinde küresel sahnede stratejik etki alanlarını engeller.
Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde Silahlanma Yarışı
Türkiye ile Yunanistan ilişkileri, bölgesel çatışmaların ve tarihsel gelişmelerin bir sonucu olarak farklı etmenlerle şekil alan bir dinamik yapısı vardır. Bu ilişkilerin en önemli parçaları arasından biri de askeri-savunma tatbikatları ve silahlanma yarışıdır. Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de bulunan egemenlik hakları, denizdeki egemenlik hakları, Kıbrıs polemiği, azınlık hakları ve terör ile mücadele gibi sorunlar, her iki ülkenin askeri politikalarında şekil alan etkenlerdir. Özellikle son dönemlerle Türkiye ve Yunanistan ilişkileri kapsamında giderek artış gösteren silahlanma rekabeti, bölgedeki mevcut güç dengelerini şekillendirmektedir. Yunanistan son 10 yıl içerisinde askeri alanındaki harcamalarını artırmış ve ordu kapasitesini geliştirme hedefinde farklı girişimlerde bulunmuştur. Yunanistan’ın savunma stratejisi, ülkenin güvenliğini temin etme faaliyetlerinden meydana gelen bir dizi savunma donanımlarının sağlanmasına bağlıdır. Yunan Hava Kuvvetleri’nin Fransız yapımı olan Rafale savaş uçakları alımı, ABD’den F-35 alımını ivme kazandırmaya çalışması ve mevcut F16 savaş uçaklarının geliştirilmesi gibi projeler ile hava hakimiyetini gerçekleştirme amacındadır. Bununla birlikte deniz kuvvetlerini geliştirme amacı ile yeni denizaltılar ve savaş gemileri tedarik etmektedir. Yunanistan, NATO’nun müttefikinde yer alması üzerine, geçmişe dayalı olarak Türkiye ile arasında yer alan sorunları nedeni ile mevcut askeri gücünü artırmaya karar vermiştir. Bu çerçevede Yunanistan’ın savunma sanayisinde dış kaynaklara olan bağımlılığı ciddi bir engel meydana getirmekte, ülke önemli savunma alt yapısını genellikle ABD ve diğer Batılı olan devletlerden temin etmektedir. Türkiye ise savunma sanayisini bağımsızlaştırma hedefine yönelik sağlayarak, yerli üretimle ilgili olan projelerine hız vermiştir. Türkiye özellikle İHA üretiminde dünya genelinde ciddi bir temsilci durumuna gelmiştir. Bayraktar gibi İHA’lar, yalnızca Türkiye’nin askeri kapasitesini sadece artırmakla yetinmemiş, bununla birlikte Türkiye’yi dünya genelinde önemli bir savunma sanayisinde ihracat alanında faaliyet gösteren bir ülke yapmıştır. Ayrıca Türkiye’nin yerli savunma altyapısı ve deniz kuvvetlerinde meydana getirdiği yatırım faaliyetleri de önemli derecede artış göstermiştir. Türkiye, Mavi Vatan doktrini (Türkiye’nin denizlerdeki hak ve çıkarları koruma amacı güden strateji) kapsamında denizlerdeki yetki bölgelerini savunma politikasını tercih etmiş ve bu yönde deniz kuvvetlerini geliştirmek maksadıyla yeni gemiler ve denizaltıların yapımına başlamıştır. Türkiye’nin yapmış olduğu bu hamleler, Yunanistan’ın deniz kuvvetleri ile olan dengeyi şekillendirmekte ve aralarında olan rekabeti artırmaktadır. Türkiye’nin savunma sanayisindeki yerli üretimdeki başarılı adımları, ülkenin yabancı kaynaklara olan bağımlılığını azaltmış ve askeri politikalarını daha devam edebilir bir şekilde düzenlenmesine imkan sağlamıştır. Silahlanma yarışı sadece her iki tarafın askeri bütçelerinin artmasına neden olmakla yetinmemiş, aynı zamanda bölge içerisindeki güvenlik dengelerine etki yaratmıştır. Türkiye ve Yunanistan arasında olan silahlanma yarışı bunun yanında güvenlik ikilemi olarak tanımlanan durumu harekete geçirmiştir. Bu durum her iki ülkenin savunma gücünü artırma faaliyetindeyken, diğerini tehdit unsuru olarak görmesine neden olmaktadır. Yunanistan, Türkiye’nin deniz gücü ve hava gücü (özellikle İHA) üstünlüğü karşısında hava kuvvetlerine kaynak aktararak denge sağlamaya yönelik çaba gösterirken Türkiye de özellikle hava savunma sistemleri ve füze sistemleri ile ilgili yatırımlar yapmaktadır. Bu karşılıklı olan silahlanma, bölge içerisindeki güvenlik koşullarını daha da zor bir duruma getirmektedir. Her iki taraf da birbirinin askeri potansiyelini tehdit unsuru olarak görmesine ve bu durum, silahlanma yarışına hız kazandırmaktadır. Türkiye ve Yunanistan, NATO’nun üyeleri olmaları üzerine, iki ülke arasında olan silahlanma rekabetinin bir etkisi olarak bazı durumlarda karşıt olan güvenlik stratejileri geliştirmiştir. Türkiye, ABD’nin Yunanistan’a sağlamış olduğu silah donanımlarının ve savunma desteğinin, Türkiye için bir tehdit unsuru olduğunu düşünmektedir. NATO’nun yapısı içerisinde müttefik olmaları üzerine, Türkiye ve Yunanistan arasındaki güvenlik düşüncesinde olan ayrılıklar, her iki tarafında silahlanma faaliyetlerine yön vermektedir. Türkiye, Yunanistan’ın hava ve deniz kuvvetlerine karşılık almış olduğu Batı’dan gelen destekler karşısında, yerli üretime ve kendi savunma sanayi projelerini sürdürmeye daha çok önem vermektedir. NATO’nun bu iki devlet arasında olan ilişkileri dengelemek amacı ile aldığı tedbirler, sıklıkla yetersiz derecededir, çünkü her iki tarafta kendi ulusal çıkarlarını önemsemektedir. Bu durum NATO’nun bünyesindeki güvenlik yapısını karmaşık bir duruma getirmektedir. Silahlanma yarışının ekonomik yönü de oldukça etkilidir. Türkiye ve Yunanistan askeri bütçelerini artırmak amacı ile yüksek meblağda sermaye ayırmaktadır. Bu durum her iki tarafında mali olanaklarını zorlamakta ve savunma harcamalarının devlet bütçeleri içerisinde büyük pay olmasına neden olmaktadır. Yunanistan, savunma sanayisine yapmış olduğu yatırımlar genellikle Batılı olan devletlerden aldığı kredi ve dış mali desteklerle maddi kaynak sağlamaktadır. Türkiye ise savunma endüstrisini yerli üretim ile destekleyerek yabancı kaynak bağımlılığını azaltmayı amaçlamaktadır. Fakat her iki taraf da silahlanma rekabetinde yapmış oldukları harcamalar, bölgesel finansal dengeleri etkilemekte ve bu durum her iki tarafında siyasi bağlarını yeniden biçimlendirmektedir. Askeri harcamaların artış göstermesi, iç siyaset içerisinde çeşitli tepkileri harekete geçirmekte, her iki hükümetin de savunma alanında yapmış oldukları yatırımların geçerliliği değerlendirilmektedir. Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde yer alan silahlanma yarışı, sadece askeri politikaları yönlendirmek ile yetinmeyip, aynı zamanda siyasi ilişkileri ekonomik sürdürebilirlik ve bölgesel güvenlik üzerinde de derin etkenler meydana getirmektedir. Her iki devlet de savunma alanında birbirlerine karşı önde olmaya çalışırken, bu durum bölge içerisindeki güvenlik şartlarını daha da sıkıntılı bir duruma getirmektedir. Silahlanma yarışı, Türkiye ve Yunanistan için stratejik bir zorunluluk gibi görülse de, ilerleyen zamanlarda bu rekabetin bölge içerisindeki istikrarı tehlikeye maruz bırakabileceği unutulmaması gerekir. Bu sebeple iki ülke arasında daha çok diyalog ve işbirliğinin güçlendirilmesi, bölgesel güvenlik için kritik bir rol oynamaktadır. Türkiye ve Yunanistan, karşılıklı güven oluşturarak, silahlanma yarışı yerine daha devam edilebilir ve barışçıl bir güvenlik düşüncesi benimsenmesi gerekmektedir.
Diplomatik Adımlar ve Müzakereler
Türkiye ve Yunanistan ilişkilerindeki güvenlik ikilemi durumunu çözmek amacı ile atılan diplomatik adımlar, iki devletinde karşılıklı güvensizliği sonlandırmak ve sorunları azaltmak amacı ile şekil almıştır. Güvenlik ikilemi, iki tarafında birbirini tehdit unsuru olarak tavır almasıyla evrilmiştir. Bu durum sadece askeri alanda yeterli kalmayıp, ekonomi ve siyasi alanlar içerisinde ciddi derecede engeller meydana getirmiştir. Bu durumu aşmak amacı ile diplomatik adımlar ve güven sağlama önlemleri tavsiye edilmiştir. Güven sağlama önlemleri ve diplomatik adımlar yönünden yapılan ilk hamle 1999’da Türkiye ve Yunanistan arasında gerçekleşen deprem diplomasisi kapsamında yapılmıştır.1999 yılında meydana gelen depremlerin ardından iki devlet arasında başlayacak olan yakın temas, güven sağlama açısından ilk imkanı doğurmuştur. Bu dönem içerisinde Türkiye ve Yunanistan destek ve doğal afet gibi olağanüstü durumlarda işbirliği içerisinde olmayla ilgili gereken hamleler yapılmış, güvenlik kapsamındaki sorunlar bir miktar azalmıştır.1999 dönemi aynı zamanda Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde ortaya çıkan yeni bir karşılıklı ilişkiler sürecinin temelidir. İki devlet, Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığı ve ihlaller gibi sorunlarda diyalog kurma kararı almıştır. Fakat daha uygulama odaklı hamleler yapılmadan önce, Yunanistan’ın NATO-Türkiye arasında olan askeri sorunları azaltma amacına yönelik adım atması gerekli hale gelmiştir. Bu çerçeve de 2000’li dönemlerde iki devlet arasında askeri etkileşim alanları kurulmuş, bu neden ile askeri çatışma tehlikesi önlenmeye çalışılmıştır. Buna örnek olarak, Ege Denizi’ndeki deniz ve hava konusunda iletişim ağları tesis edilmiş, askeri hava araçları arasındaki çarpışma tehlikesini en az seviyeye indirgemek için güvenli geçiş yolları meydana getirilmiştir. Bununla birlikte iki devlette Ege Denizi’nde olan denizdeki egemenlik alanları ve kıta sahanlığı ile ilgili çözüm yolu geliştirmek amacıyla ilk sırada Birleşmiş Milletler ve benzeri kuruluşlar gibi uluslararası örgütlere başvurmayı tercih etmişlerdir. Bu girişimler Türkiye ve Yunanistan arasındaki güvenlik ikilemi durumunu aşması için stratejik bir hamle olmuştur. NATO kapsamında gerçekleştirilen toplantılar, iki devletin birlik sağlayarak ortak şekilde güvenlik tedbirleri almak ile ilgili kararlı tavırda olduklarını göstermektedir.2020 de Doğu Akdeniz’de olan doğal gaz kaynakları çevresinde meydana gelen polemikler, iki devlet arasında sıcak çatışma yerine diplomatik yöntemler ile çözüm bulma konusunda üzerinde durulmuştur. NATO ve Avrupa Birliği’nin müzakeresinde başlatılan ilk değerlendirme diyalogları bu manada büyük bir rol oynamaktadır.2016’da Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde meydana gelen güvenlik polemiklerinin üzerinde durulması amacı ile gerçekleştirilen Yüksek Düzeyli İşbirliği kapsamında yapılan toplantılarda, güvenlik ikilemi durumunun çözülmesi yönünde büyük bir alan meydana getirilmiştir. Bu yapılan toplantılarda askeri kapsamda karşılıklı olan güven sağlama tedbirleri ile ilgili diyaloglar kurulmuş ve iki devletinde savunma politikalarında ortak amaçlara ulaşmak amacı ile çaba harcanmıştır. Bununla birlikte askeri alandaki polemiklerim giderilmesi yönündeki güvenlik kapsamındaki işbirliği sağlamlaştırılmıştır. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi kapsamında kurulan diyaloglar, aslında siyasi ve askeri derecedeki ilişkilerin şeffaf bir duruma getirilmesini temin eden hamlelerdir. Güvenlik ikilemi durumunu gidermek amacı ile yapılan diğer bir hamle ise ticari ilişkiler ve ekonomik alandaki işbirliği kapsamının genişletilmesidir. Ticaret işbirliğinin sağlamlaştırılması, devletler arasında olan güvenin pekişmesine katkı sağlamıştır. Türkiye ve Yunanistan Karma Ekonomik Kalkınma Komisyonu’nun düzenlediği toplantılar, iki devletin ekonomik alandaki işbirliğini güçlendirme odaklı siyasi çalışmaların gerçekleşmesini sağlamıştır. İki devlet arasındaki enerji alanındaki işbirliğinin güçlendirilmesi ve mevcut ticari hacminin yükseltilmesi, güvenlik meselesi konusundaki polemikleri çözme açısından önemli bir yaklaşım olarak gözler önüne serilmektedir. Yapılan toplantılar ve ardından yapılan protokoller, iki devletin yalnızca güvenlik kapsamında değil, ticari ve ekonomik yönden de birbirleri ile bağımsı bir duruma dönmesine neden olmuştur.2020 yılı ve ardındaki dönem içerisinde Türkiye-Yunanistan, Doğu Akdeniz ve Ege Denizi’ndeki deniz egemenliği ile ilgili olarak uluslararası hukuk temelli olan bir çözümü bulma çabasına devam etmişlerdir. Bu konu için ilk başta Avrupa Birliği, NATO ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşların vermiş oldukları destekler sayesinde diyaloglar kurulmaya başlanmıştır.2020’de Doğu Akdeniz’de olan doğal gaz arama çalışmaları esnasında meydana gelen polemik, iki ülkenin de uzlaşma yoluna gitmesine ve güvenlik yönünden daha özenli tutum tercih etmelerine neden olmuştur. Bu süreç içerisinde uluslararası müzakerelerin sağlamlaştırılması ve iki tarafında çıkarları yönünden adımlar atılmasının gerekli olduğu ileri sürülmüştür. Özetleyecek olursak; Türkiye- Yunanistan ilişkilerindeki güvenlik ikilemi durumunu çözmek amacı ile yapılan siyasi hamleler, askeri alandaki polemiklerin giderilmesi, güven sağlayan tedbirler ve ticari alandaki işbirliği vb. gibi farklı yöntemlerle şekil almıştır. Bu süreç içerisinde iki devlet arasındaki güvenin yapılandırılması amacında öne çıkan hamleleri barındırıyor ve ilerleyen dönemlerdeki ilişkilerde etkili işbirliği kabiliyeti yer almaktadır.
Sonuç
Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde tarihsel geçmişe dayalı olarak güven eksikliği, günümüzde süren güvenlik ikilemi durumu konusuna katkı sağlamaktadır. Bu durum temel olarak Doğu Akdeniz’de olan enerji kaynakları gerilimi, Kıbrıs sorunu ve Ege Denizi’ndeki yetki alanları ile ilgili durumlarda meydana gelen gerilimler daha da şiddetlenmektedir. İki tarafında algılamış oldukları tehlikeler, her iki devleti silahlanma yarışına çekerek güven eksikliği durumunu derinleştirmektedir. Fakat geçmiş dönemlerde meydana gelen sorunlar üzerine, Türkiye ve Yunanistan arasında ara sıra diplomasi yöntemlerle problemleri giderme amaçlı hamleler yapıldığı gözlemlenmektedir. Türkiye ve Yunanistan arasında olan işbirliği kabiliyeti, özellikle NATO bünyesinde yer almaları ve Avrupa Birliği bakış açısıyla dikkate alınması büyük bir öneme sahiptir. Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde olan güvenlik ikilemi durumunun gidermek amacı ile politik yönelim ve birbirine olan güvenin kurulması önemlidir. Bu kapsamda işbirliği ve diyalog yapılarının sağlamlaştırılması, güven sağlayan tedbirlerin alınması ve diğer aktörlerin uzlaşma çalışmalarına destek sağlanması öne çıkan bir faktördür. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynak rekabetinin, bölgesel alandaki dengeye olumsuz etki yapmaması amacı ile uluslararası hukuk kapsamı içerisinde çözüm bulması gerekir. Ege Denizi’ndeki yetki alanları ile ilgili ortak bir çıkar noktasına gelinmesi, Kıbrıs sorununa uzun vadeli bir çözüm üretilmesi ve güvenlik kaygılarına çözüm bulunması, iki devlet arasındaki ilişkilerde yeni bir döneme geçiş yapılmasına destek olacaktır. Önemle vurgulanmalıdır ki; güvenlik ikilemi sadece askeri güçle yeterli kalmayıp diplomatik yollarla çözüm bulacak bir durumdur. Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki gelecek dönemler diyalog ve işbirliği çerçevesinde yapılacak temasa bağlı bir durumdur.
Kaynakça
-Akbaş, F. (2020). Türk-Yunan ilişkilerindeki temel sorunların tarihi coğrafya perspektifinden değerlendirilmesi. Uluslararası Eğitim ve Tarih Araştırmaları Dergisi, 2(2). https://etajournal.com/?mod=tammetin&makaleadi=&makaleurl=2df74892-3465-4663-a823-09b7c9b648af.pdf&key=43145
-Babacan, M. (2021). Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin temel parametreleri ekseninde Çavuşoğlu-Dendias görüşmesinin bir analizi. Politika Akademisi. https://politikaakademisi.org/2021/04/18/turkiye-yunanistan-iliskilerinin-temel-parametreleri-ekseninde-cavusoglu-dendias-gorusmesinin-bir-analizi/
-BBC News Türkçe. (2022). Türkiye ve Yunanistan Ege’de hangi konularda anlaşamıyor? [Video]. YouTube.
-Bilgiç, A. (2011). Güvenlik ikilemini yeniden düşünmek: Güvenlik çalışmalarında yeni bir perspektif .Bilkent Üniversitesi.
-Çaylı, Ş. (2023). Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde güvenlik ikilemi: NATO üzerinden bir analiz. Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 26(49-1).
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3383054
-Çelikkol, O., & Karabel, S. (2017). Türkiye-Yunanistan ilişkileri ve denizden kaynaklanan uluslararası sorunlar. Bilge Strateji, 9(16), 15-20, 28-29. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/677298
-Çeliktaş, Y. (2013). Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde Kıbrıs sorunu. Politika Akademisi. https://politikaakademisi.org/2013/06/24/turkiye-yunanistan-iliskilerinde-kibris-sorunu/
-Güvenlik İkilemi. Güvenlik Portalı.
-Kıvrak, S. (2022). Dışişleri Bakanı İsmail Cem dönemi (1997-2002): Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin analizi (Yüksek lisans tezi). Bursa Uludağ Üniversitesi. https://acikerisim.uludag.edu.tr/server/api/core/bitstreams/d3ebf7fa-840d-46e5-ae72-8026d098d790/content
-Gök, A., & Mayruk, Ç. (2022). Türkiye-Yunanistan arasında güvenlik ikilemi ve silahlanma yarışı: Kardak ve Doğu Akdeniz krizleri. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi İİBF Dergisi, 9(2), 976-989.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1700929
-Küçük, A. (2021). Ontolojik güvenlik bağlamında Türkiye-Yunanistan çatışması. Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/sisad/issue/64681/956147
-Keskin, F. (2018). Günümüz Türk-Yunan ilişkilerinde tarihi boyutları ile temel sorunlar (Yüksek lisans tezi). Bahçeşehir Üniversitesi. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=hcgrYffRbz0Z44UJEuLtwa6Pyn0F0tXRyaWfpkIbvMKQKLkXB4Y2mGZZIBPB4IUF
-Wikipedia.Güvenlik ikilemi.Wikipedia. https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%BCvenlik_ikilemi
-T.C. Dışişleri Bakanlığı. (t.y.). Türkiye-Yunanistan ilişkileri. https://www.mfa.gov.tr/turkiye-yunanistan-siyasi-iliskileri.tr.mfa
-Kaçar, G. (2014). Güvenlik ikilemi. TUİC Akademi.
-T.C. Dışişleri Bakanlığı. (2024). Diplomasi Sohbetleri #13 – Türkiye-Yunanistan ilişkileri [Video]. YouTube.
-32. Gün. (2020). Kardak Krizi [Video]. YouTube. https://youtu.be/_xi9B1nsCBQ?si=TPCCzFE-DGfaSBXB
-32. Gün. (2023). 12 Mil Sorunu: Türkiye ve Yunanistan [Video]. YouTube. https://youtu.be/Tt6tqSz2ZbY?si=-CEota8iZKJYFU4y
-Ünal, P. (2024). Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yeni dönem. TURKSAM. https://www.turksam.org/detay-turkiye-yunanistan-iliskilerinde-yeni-donem
-Demir, O. (2023). Security 101 – Güvenlik nedir? | Uluslararası ilişkiler terimleri [Video]. YouTube.
-Tarih Kursu. (2022). Türk-Yunan ilişkileri [Video]. YouTube. https://youtu.be/hasmqe1AbaM?si=WpClqhOkpPByLYVa