Sedat KAYA
Uzman Türkçe Öğretmeni-BİTEFO
Merhabalar, bu sefer yazmayı düşündüğüm yazı geçtiğimiz temmuz ayının 19’unda meydana gelen ve bütün dünyayı etkileyen küresel yazılım krizi. Yazımın özelliği makaleden çok sohbet, deneme hatta anılarımı paylaştığım içten bir inceleme yazısı olacak. Hem özeleştiri yapıp hem de sistem sorunlarını ve paydaşların PARDUS işletim sistemine bakış açısına değineceğim. Bu yazıyı ele alırken elbette bir Yazılım veya IT Uzmanı gibi derinlemesine ele alamam ama benim de söyleyeceğim birkaç cümle olacaktır. 20 yılı aşkın süredir devam ettirdiğim kariyerimin yaklaşık 7 yıllık kısmını Ankara’da BİTEFO (Bilişim Teknolojileri Formatör Öğretmeni) olarak sürdürdüm. Bu süreçte birçok eğitim, kurs ve seminer gibi faaliyetlere katılarak bilişim alanında özellikle de software (yazılım) alanında çalışmalar yürüttüm. Hatta “Bilişim Olimpiyatları (EBİKO)” na katılım sağlamış ve yazılım geliştirme alanında jüri özel ödülü bile almıştım. Kendimi kısaca anlattıktan sonra asıl odak noktamız olan şey, dönem dönem söylene gelen yerli ve milli yazılımlarının son dönemde kazandığı ivmeler veya küresel yazılımlar karşısındaki eksiklikleri…
Geçtiğimiz temmuz ayının 19’unda, ABD’li Microsoft yazılım şirketi Crowd Strike Falcon yazılımındaki bir güncelleme aşamasında ortaya çıkan hatanın, yazılımın işlevsiz hale gelmesine ve dünya genelinde Windows sistemlerinde mavi ekran hatasına, ardından da Windows işletim sisteminde çökmelere neden olduğunu görüldü. Bu hatalar çeşitli hizmet kesintilerine yol açtı. Kesintilerin başta ABD ve Avrupa’da geniş çapta etkiler yarattığı hatta diğer kıtalara sirayet ettiği, bankalarda finansal işlemlerde gecikmeler ve online hizmetlerde erişim problemleri yaşandığı görüldü. Ayrıca Havayollarında uçuş iptalleri ve gecikmeler meydana geldi. Medya hizmetlerinde yayın kesintileri ve bilgi akışında aksamalar görüldü. Sağlık hizmetlerinde doktorlar, hasta notlarına, kan testlerine ve görüntüleme sonuçlarına erişemediler. Telekom hizmetlerinde aksamalar ve kesintiler yaşandı. Özellikle küresel çapta ve ülkemizde yaygın olarak kullanılan “Windows İşletim Sistemi”nin güncelleme sonrası yaşattığı aksaklık ve bunun küresel boyutu dijital kıyamet olarak adlandırıldı ve kurumlar arayışa başladı.
Bu aksaklıklar şu soruyu -yine- akıllara getirdi; “Yerli ve milli bir yazılım yapılamaz mı?” Cevap, elbette yapılır olacaktır. Küresel çapta baktığımızda, tabii ki Türkiye de dahil, masaüstü, dizüstü veya server özellikli bilgisayarların önemli bir kısmı Windows işletim sistemi ile çalışmaktadır, yine özellikle ABD’de ve Avrupa’da Apple firmasının MacOS İşletim Sistemi de kişisel bilgisayarlarda yaygın olarak tercih edilmektedir. Ama bir sistem daha var ki geleceğin yıldızı olacaktır. Elbette Linux diye genelleyebileceğimiz “Açık Kaynaklı Kod” ihtiva eden işletim sistemlerinden bahsetmeliyiz. Özellikle 90’lı yıllarda Linux sistemleri ortaya çıkmaya başlamış ancak uzman kullanıcılar tarafından kullanılır olabilmişti. Birçok kullanıcı -özellikle uzmanlar- bu yeni dünyada yerini almaya başlamıştı bile. Linux herhangi bir şirkete ait değil kendisini işin içinde bulmak isteyen gönüllü insanların yer aldığı bir topluluğa aitti. Bu aitlik asla maddi gelir amaçlı olmayan, yazılımın herkes için olduğunu ve “özgür” olması gerekliliğini vurgulayan bir aitlikti. Kısacası küresel çapta Kolektif bir çalışmanın ürünü olacaktı, oldu da…
90’ların sonu 2000’li yılların başında ülkemizde de yayım alanında birçok teknoloji ve bilgisayar dergisi hazırlandı. Bazıları varlıklarını günümüzde de basılı veya dijital olarak hala yayın hayatına devam ediyor. O zamanlar dergilerin yanında çeşitli yazılımlar ihtiva eden cd-rom’lar hediye olarak verilirdi. Bu cd’lerin içinde demo veya ücretsiz (freeware) yazılımlar bulunurdu. Sonraları oyunların da bu cd’ler içinde tanıtım versiyonları yer aldı. İşte Linux de Türk gençlerinin hayatlarına bu cd’ler aracılığıyla girdi. Birçok ev kullanıcısı bu sistemleri çok da anlamadı. Günümüzde birçok insan için internet “Google” demekse o dönemde de bilgisayar “Windows” demekti; bazı kurumlar Dbase/Basic – Delphi – C++ tabanlı terminal yazılımlar kullanıyor olsa da bu farklı siyah-yeşil ekranlarda yanan imleçler normal kullanıcılar için pek de bir şey ifade etmiyordu.
Dünyada da ücretsiz yazılım işi iyi gidiyor, birçok Linux türevi sistemler ortaya çıkmaya başladı. Kullanıcıların alışkanlıklarına cevap veren ve onlara yeni özgür bir dünya sunan yazılımlar son derece popüler olmuş ve yaygınlaşmıştı. Ancak bir hevesle başlayan bu süreç tekrar eski yazılımlara dönerek hüsranla sonuçlanıyordu. Bunda en önemli sebep kullanıcılar için gerekli olan programların benzer versiyonları olsa da Linux depolarında yer alan yazılımlar yetersiz kalabiliyordu. Yazılımların kurulması, panel kullanımı da zordu, hele ki bazen yazılması gerek kodlar (sudo, apt-get, vb…) kullanıcıyı korkutuyordu. En büyük sorun ise video oyunlarının kitleleri etkisi altına alması ve bu oyunların Linux’e pek önem vermemesiydi. Buna rağmen başta UBUNTU, SUSE, REDHAT, FEDORA gibi Linux dağıtımları olmak üzere birçok Linux türevi sistem insanların hayatına girdi. Ben de defalarca Linux türevi sistemleri kullanmış, bu küresel dağıtımlardan en çok UBUNTU ve LİNUXMİNT’i beğenmiştim. Bugün de halen hem Windows hem de KUBUNTU kullanarak yoluma devam ediyorum. Okul için kullandığım bilgisayarda ise PARDUS tek başına kurulu.
Ülkemizdeki bazı yazılımcılar, üniversiteler, ARGE’ler, öğrenciler ve özellikle TÜBİTAK bu gelişmeleri yakında inceledi ve milli bir işletim sistemi olacak PARDUS’un temelleri 2000’li yıllarda atılmış oldu. 2003’te oluşturulan yazılım ekibi kısa sürede başarılı bir sistem oluşturmayı başardılar (ekip sonraları sorun yaşayıp dağılsa da yeni üyeler ile tekrar faaliyete geçti) ve 2005’te ilk sürüm yazılımlar ücretsiz olarak dağıtıldı. Elbette hatalar, eksiklikler vardı ve bunlar topluluk üyelerince gideriliyordu. PARDUS kurarak normal bir kullanıcının ihtiyaç duyabileceği birçok yazılım sistemin içinde ücretsiz olarak geliyordu. İnternet için güzel bir tarayıcı, kelime işlemci, hesap ve sunu yazılımları, internet araçları vs hepsi mevcuttu ancak en önemli şey yeniliğe açık olmak ve alışkınlıkları değiştirebilmekti. O dönemde eksiklikler ve hatalar hızlıca giderilmiş ve yeni sürümler sık sık piyasaya dağıtıldı. Ücretsiz bu dağıtımlar birçok kurumun da dikkatini çekti. Özellikle Milli Savunma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Maliye, Milli Eğitim Bakanlığı gibi kurumlar yabancı firmaların tekelini kırmak ve yerli milli yazılım kullanmak için gerekli incelemeleri başlattı. Bu kurumlar günümüzde de aktif olarak PARDUS’u kullanıyorlar ancak Windows gibi yazılımlar halen ağırlığını koruyor. PARDUS kullanan kurumların sayısı günden güne artıyor olması geleceğe yönelik umutları koruyor.
Yazımın başlığıyla ilgili kısmı ise benim de içinde bulunduğum Milli Eğitim Bakanlığı’nın ve paydaşlarının PARDUS ile ilgili tecrübelerini ve tutumlarının gösterir davranışlar bu yazının özünü oluşturuyor. 2010 yılına geldiğimizde PARDUS rüzgârı daha kuvvetli hale gelmiş Milli Eğitim Bakanlığı da FATİH adını verdiği bir proje başlatarak okul–öğretmen-öğrenciyi kapsayan teknoloji temelli bir ekosistem oluşturulmayı hedeflemişti. Bu doğrultuda okullara PARDUS işletim sistemli etkileşimli dokunmatik tahtalar (bilgisayar) kuruldu, öğrenci ve öğretmenlere tablet pc’ler dağıtıldı (Android olan bu tabletler temelde linux tabanlı açık kaynak kodlu yazılımlı cihazlardır). Öğretmenler görevlendirilerek eğitimlere alındı. Büyük hayallerle öncelikle liselerde başlayan sistem/proje, ortaokullara sonra da ilkokul ve anaokullarına kadar yayıldı. Bu yayılma esnasında birçok sorun yaşandı. Hatta proje rafa kaldırıldı, yolsuzluk, torpil söylentileri ortaya atıldı. Günümüzde ise sadece EBA (dijital içerik) ve akıllı tahta olarak devam ediyor. Tabletlerin devamlılığı sağlanamadı – özellikle basılı kitap yerine tablet pc ucuz olacak diye düşünülse de basılı materyalin yerini tutamadı – cihazlar çabucak arızalanıp çeşitli sorunlar çıkarmaya başladı, hatta bazı öğrenciler/mezun olanlar çeşitli ikinci el satış sitelerinde bu cihazları satılıp paraya çevirmeye çalıştı, tahtalar farklı üreticilere ihale edildi ve ülke geneline yayılım çok hızlı olmadı. İnternetin stabil olmaması yeterli içerik olmaması tahtaların verimli kullanılmasında engel teşkil etti.
Bu konuyla ilgili görüşlerimi maddeler halinde sıralayacak olursam:
- Alt Yapı Sorunları: Ülkenin tamamında aynı internet alt yapısı olamaması hatta elektrik hatlarının bile verimli çalışmaması, olumsuz bir etken olmuştur. Okullarda sınıfların kalabalık olması bile olumsuz bir etkendir.
- Uzun Süren Teslim Süreci ve Algı: Tahtaların teslimat ve projelendirme süresi beklenenden uzun olmuş bazı okullar hemen tahtaların kurulumunu sağlamışken bazı okullar uzun süre beklemiştir. Belirli dönemlerde bir prestij unsuru gibi algılanan bu cihazlar okul müdürleri arasında gerilime sebep olmuş, normalde ortaokulda olması gerek tahtalar ilkokula montaj yapılmıştır. Öncelik ortaokulda olup ilk oraya takılmalıdır. Yine ortaokul ve liseler arasında ayrım yapılıyor gibi olmuş, İmam Hatip okulları öncelikli tutulmuştur.
- Öğretmenlerin Tutumu: Gerekli yazılımlar (spresifik yazılımlar hariç) her ne kadar bulunuyor olsa da meslektaşlarımın alışkanlıkları geriye ket vurmuş tahtaların kullanımını zorlaştırmıştır. Aynı işi yapan farklı uygulama ve yazılımları kullanmakta isteksiz kalmışlardır. MEB bu iş için birçok eğitim kursu düzenlemiştir. Gerek yüz yüze gerekse de uzaktan yapılan eğitimlere yeterli katılım olmamıştır. Ayrıca tahtada kullanmak istenen materyallerin önceden bir hazırlığa gerek duyulması öğretmenleri yormuştur. Bununla birlikte belirli bir yaşın üzerindeki öğretmenler bu cihazları ve PARDUS sistemini fazlaca karışık bulmuşlardır.
- İçerik Sorunları: Sistemde kullanılmak üzere İl Milli Eğitim Müdürlüklerinde, Bakanlıkta ve EĞİTEK’te çeşitli birimler kurulmuş hızlıca içerik üretilmeye başlanmıştır.Ancak pandemi döneminde bu içeriklerin yeterli olmadığı görülmüş EBA sistemi baştan tasarlanarak verimli içeriklerin kullanımı ve oluşturulması artırılmaya çalışılmıştır. Yine bazı kurumlarda PARDUS yerine Windows işletim sistemine dönüş yaşanmış bu da bütünlüğü olumsuz etkilemiştir.
Yazıyı toparlayacak olursak, günümüzde PARDUS çok yol kat etti ve önemli bir yere geldi. Daha da gelişmeye devam edecektir. Normal bir ev kullanıcısı hatta orta halli bir kullanıcı için bile yeterli bir yazılım. MEB gerekli ilgiyi gösteriyor gibi görünse de farklı özelliklere sahip bölge ve okullarda benzer verimliliği yakalaması zor. İçerikler yeterli değil, eskiden Türk Telekom ile ortak yürütülen VİTAMİN yazılım ve içerik portalının devamlılığı sağlamamıştır. Çeşitli kurumların internet tabanlı Web 2.0 araçları kullanması e-kitap, e-dergi, e-içerik, e -sunu gibi çalışmaların hibrit bir hal alması kullanıcıları tekrardan Windows’a döndürmüştür. Günün sonunda birçok yeni mezun, genç ve teknoloji ile iç içe büyümüş bir öğretmen jenerasyonu daha verimli bir kullanım sağlamaktadır. İnternet ortamında birçok faydalı içerik siteleri ücretsiz yayın yapmakta ve öğrenci/öğretmenlerin kullanımına hizmet etmektedir. Bu durum PARDUS’un gelişmesi için olumludur zira Windows pc’lere muhtaç olmadan içerikler hazırlanıp kullanılabiliyor. MEB’in hizmet içi eğitimleri daha da artmaktadır, böylece eğitimler daha fazla öğretmene ulaşmakta olup proje amacına ulaşacaktır. Gelecekte yeni bir yazılım krizi yaşamak istemiyorsak PARDUS’a sahip çıkmalıyız. Sonu 1960’larda üretilen ancak yarım bırakılan “Devrim Arabası” gibi olmasın.