Ukrayna Savaşı’nın Sırbistan Dış Politikasına Etkileri

Muhammed Nurullah Ketkanlı

Balkan Çalışmaları Uzmanı

2013 yılında Rusya’ya yakınlığı ile bilinen dönemin Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Avrupa Birliği (AB) ile imzalanacak olan ortaklık anlaşmasını reddi ve AB üyelik müzakerelerini askıya alması ile Ukrayna’da iç karışıklıklar çıkmıştır. Daha sonra Donetsk ve Luhansk bölgelerinde Rus yanlısı gruplar ile çatışmalar yaşanmaya başlamıştır. Olayların tırmanması ile Viktor Yanukoviç Rusya’ya kaçmış, ardından 2014 yılında Rusya Kırım’ı işgal ve ilhak etmiştir. Bu tarihten itibaren artan gerilim ve uzlaşma arayışlarında bir sonuç alınamaması sonucu 24 Şubat 2022 tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Donetsk ve Luhansk’ı özerk bölgeler olarak tanıması ve Ukrayna harekat kararı alması ile Ukrayna Savaşı başlamıştır (Sezer, 2024, s. 162).

Sovyetler Birliği’nin (SSCB) dağılması ile 1991 yılında bağımsızlığını kazanan Ukrayna’da ilk yıllardan itibaren Rusya ve Batı mücadelesi baş göstermiştir. Ukrayna’nın Rusya için jeopolitik, tarihi, kültürel ve dini önemi çok büyüktür (Öztürk, 2023). Bölgenin Rusya topraklarının savunulmasındaki ve bölgeye hakim olunabilmesindeki kritik önemi, Karadeniz’e erişimde ve Kırım’da bulunan Rus Karadeniz donanmasının Sivastopol limanındaki önemi, tarihsel Slav ve Ortodoks birliği idealindeki yeri, önemli tarım ve maden kaynaklarına sahip olması Ukrayna’nın Rusya için önemini tartışılmaz kılmaktadır (Sezer, 2024, s. 161). Mackinder’in “Kara Hakimiyet Teorisi” ve Spykman’ın “Kenar Kuşak Teorisi” bağlamında dünya adasına her anlamda hakim olmanın yolu başta Ukrayna olmak üzere diğer bölge ülkeleri üzerindeki hakimiyetin sağlanması ile mümkündür. Rusya ve Batı’nın bölgedeki mücadelesi bu bağlamda gerçekleşmektedir (Batı, 2021, s. 53). Ukrayna Savaşı ayrıca 21. Yüzyılda savaşın değişen doğasında ülkelerin ordularının karşılıklı mücadelesi yanında paramiliter grupların ve vekil unsurların kullanıldığı, finans, gıda, enerji alanlarında da tarafların mücadele etmesiyle birlikte mücadele yoğun şekilde siber güvenlik alanında da gerçekleşmektedir. Bununla birlikte Rusya ve Batı mücadelelerinde diğer ülkeler üzerindeki etkilerini arttırmaya çalışarak mevzi kazanma yarışına girmişlerdir (Sezer, 2024, s. 159).

Rusya’nın Ukrayna’daki bu sert müdahalesi, SSCB’nin dağılması sonrası yaşadığı buhran ve iyileşme döneminde 1990’larda ve 2000’li yıllarda AB ve Kuzey Atlantik Paktı’na (NATO) kaybettiği mevzilerin bir cevabı niteliği taşımaktadır. 1991 ve 1999 yıllarında NATO’nun ilgili zirvelerinde yeni bir stratejik konsept belirlenmiştir. Buna göre NATO üye ülkelerin savunulmasının yanı sıra başarısız reform girişimlerine, bölgesel uyuşmazlıklara, kitle imha silahlarının yayılmasına, insan haklarının ihlallerine, terörizme, örgütlü suçlara ve ülkelerin parçalanmasına karşı da korunması kararını almıştır. Böylece 1999 yılında Polonya, Macaristan ve Çekya’nın NATO’ya katılması ile doğuya doğru genişleme başlamıştır (Erhan, 2001, s. 82-89). 2004 yılında bu ülkeler Baltık Ülkeleri, Bulgaristan, Romanya, Slovakya ve Slovenya da dahil olmuştur. Tüm bu ülkeler eski Varşova Paktı üyeleridir ve Rusya için büyük önem arzetmektedirler. Bu genişlemeyi Rusya bir ihanet ve aldatılma olarak görmüş fakat o dönem içinde bulunduğu kötü şartlardan ötürü yeterli bir cevap verememiştir. Bu tepki verememenin bir diğer sonucu Balkanlar bölgesinde aynı dönemde yaşanan Yugoslavya’nın parçalanması ve savaş sürecinde Rusya’nın tarihsel anlamda en yakın ve önemli müttefiklerinden Sırpların yalnız kalması olmuştur. Tüm bu yaşananlar sonucunda Rusya 2000’li yıllardan itibaren toparlanma ve eski gücünü kazanma sürecinde 2008’de Gürcistan’da yaşanan savaş ve Abhazya ve Güney Osetya’nın tanınması, 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı’nda rejimi aktif olarak destekleyerek yer alması ve 2014 yılında Kırım’ın işgali ile Ukrayna Savaşı’na giden sürecin ayak seslerini teşkil etmiştir (Öztürk, 2023, s. 453).

Balkanlar coğrafyası tarih boyunca uluslararası alanda ticaret yolları güzergahlarındaki konumu, Akdeniz, Karadeniz ve Avrasya bölgesindeki stratejik önemi, barındırdığı çeşitli etnik, kültürel ve dini mozaiği nedeniyle sürekli önem arzetmiştir. 20. ve 21. Yüzyıllarda da Avrupa’nın Ortadoğu ve Hazar Havzası’ndan enerji ithalatı ve yeni ticaret yolları projeleri nedeni ile önemini kaybetmemiştir. Bu önemin diğer ayağını ise Batı – Rusya mücadelesinde özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren tarafların birbirlerini engelleme ve çevreleme politikalarındaki yeri oluşturmaktadır (Batı, 2021, s. 53). Bu bağlamda Sırbistan’ın Balkanlar’daki merkezi konumu, Soğuk Savaş döneminde her iki bloğa da üye olmaması ve bu nedenle Rusya’ya karşı diğer Balkan ülkelerine göre kötü bir tecrübeye sahip olmaması dolayısı ile Rusya ile mevcut olumlu ilişkileri, 1990’lı yıllarda bölgede gerçekleşen çatışmalarda taraf olması ve bu nedenle Batı ile yaşanan ilişkilerinde soğuk ve kuşkucu bir yaklaşıma sahip olmasından dolayı mevcut koşullarda kilit bir mevkide olmasına neden olmuştur.

Sırplar 1995’de Bosna Savaşı’nda ve 1999’da Kosova’daki çatışmalarda NATO ve AB’nin doğrudan müdahalesine uğramıştır. Özellikle Ocak 1999’da Sırp birliklerinin Reçak’ta Arnavutlara karşı gerçekleştirdiği katliam sonucunda NATO güçleri 24 Mart 1999 – 10 Haziran 1999 tarihleri arasında Sırbistan’a Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararına gerek duymaksızın bombardımanda bulunmuştur. Bu bombardıman sırasında sivil altyapı ve tesislerin de hedef alınması Sırpların Batı’ya karşı bakışlarında günümüze kadar devam eden olumsuz bakış açısının önemli nedenlerinden birini teşkil etmiştir (Kedikli & Ünal, 2015, s.61-63). Bu müdahaleler sırasında Sırbistan, yakın dostu olarak gördüğü Rusya’dan mevcut koşullardan ötürü destek alamamıştır. Rusya ve Batı’nın bir diğer rakibi Çin, BMGK’da Sırbistan’ı desteklemiş olsalar da o yıllarda güç dengesinin büyük ölçüde Batı lehine olması sonuca etki etmelerini önlemiştir. Bunun sonucunda BMGK’nın 1244 sayılı kararı ile Kosova’nın yeniden yapılanması kararı alınmış ve BM Kosova Misyonu (UNMIK) meydana getirilmiş, Kosova Gücü (KFOR) ile de Kosova’ya uluslararası kuvvet yerleştirilmesi ile Sırbistan’ın Kosova üzerindeki etkisi kırılmaya başlamıştır (Kara, 2017, s. 270).

AB ve NATO karşısındaki bu yalnızlık 2010’lu yılların ikinci yarısına kadar Sırbistan’ı büyük oranda sürekli tavizler vermeye zorlamıştır. 2000 yılında Voyislav Koştunitsa ile beraber Sırbistan Batı ile olumlu ilişkiler geliştirmeye başladıysa da kötü tecrübelerinden dolayı bu ilişkiler sınırlı olmuştur. Özellikle Kosova meselesinde büyük tavizler vermişlerdir. 2003 yılında Sırbistan Avrupa Konseyi üyesi olmuştur. AB’nin Sırbistan’dan Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (EYUCM) Bosna Savaşı sırasında yaşanan savaş suçlarının ve soykırımların sorumlularını iade etmesini istemesi ilişkilerde kesintiye sebebiyet vermiştir (Kütük, 2019, s. 74). Fakat bir süre sonra Sırbistan’ın Ratko Mladiç ve Goran Hadziç gibi suçluları yakalayıp teslim etmesi ile ilişkilerde tekrar normalleşme yaşanmıştır (Kaya & Kaya, 2017, s.612-613). 2008 yılında Sırbistan, Kosova’nın bağımsızlık ilanına karşı çıkmış ve Uluslararası Adalet Divanına (UAD) başvurmuştur fakat UAD 2010 yılında Kosova’nın bağımsızlığı üzerinde olumlu görüş bildirmiş, bu hayal kırıklığına sebep olmuştur (Kara, 2016, s. 71-72). Sırbistan’ın verdiği bir diğer büyük taviz, 1 Mart 2012 tarihinde AB’ye resmen aday olması ile bu süreçte AB’nin bölgede istikrar sağlanması doğrultusunda Kosova ile sorunların çözümünü istemesidir. Bu istek üzerine Sırbistan, Kosova ile 2013 yılında Brüksel Anlaşması’nı imzalamıştır. Bu anlaşma doğrultusunda Sırbistan ve Kosova birbirlerinin AB üyelik sürecini sabote etmeme taahhüdünde bulunmuştur. Ayrıca Kosova’daki Sırpların haklarının güvenceye alınması kararlaştırılmıştır. Her ne kadar yapılan anlaşmada Sırbistan, Kosova’nın tanınmasına dair bir içeriğin olmadığını söylese de bu Kosova’nın tanınması sürecinde verilen önemli bir taviz olmuştur (Ağır, 2017, s. 72). Verilen tavizler mevcut yalnızlığın ve ekonomik refahın düşük olmasının sonucu olmuştur. Bu nedenle Sırbistan bu döneme kadar büyük oranda Sırp milletinin tarihi ve kültürel hassasiyetlerini dikkate alarak tedrici bir şekilde Batı ile anlaşmalar yoluna gittiği söylenebilir. Ayrıca bu döneme kadar Balkanlarda NATO üyesi olmayan yalnızca Sırbistan, Bosna – Hersek ve Kosova kalmış olması, Sırbistan’ın da kuşatılmış bir duruma gelmesine sebep olmuştur. Sırbistan askeri alanda Batılı bir örgüte üye olmamakla birlikte 90’lar sonrası izlediği askeri tarafsızlık politikası ile NATO ile de ilişkiler geliştirme yolu izlemiştir. Diğer yandan Rusya’nın başını çektiği Kolektif Güvenlik Anlaşması ile de ilişkiler geliştirmiş ve gözlemci statüsü elde etmiştir. Bu bakımdan askeri alanda Doğu ülkeleri ile daha iyi ilişkiler geliştirmiştir (Akçapa, 2019, s. 186-187).

2010’lu yılların ikinci yarısı ile birlikte Rusya’nın etkinliğini arttırması ve Çin’in Balkanlar coğrafyasında özellikle Kuşak – Yol Projesi (BRI) bağlamında ilişkiler geliştirmesi ve ortaklıklar kurması Sırbistan’ın Batı’ya bağlılığını azaltarak daha bağımsız ve çıkar odaklı bir politika izlemesine imkan tanımıştır. Rusya, Sırp milleti için kadim bir dost ve tarihte Sırbistan’ın bağımsızlığına giden süreçte en büyük katkıya sahip ülke konumundadır. Bununla birlikte etnik, kültürel ve dini anlamda oldukça yakın milletler olması iki toplum arasında duygusal anlamda güçlü bağların olmasını sağlamıştır. Rusya Kosova meselesinde Sırbistan’ın yanında yer almakta ve bu sorunu Ukrayna’da Kırım meselesi ve Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya meselelerinde lehine kullanmaktadır. Ayrıca ekonomi ve enerji bağlamında Rusya Balkanlarda kendini hissettirmeye başlamış, özellikle Rus enerji şirketi Gazprom’un Sırbistan’da yarı hisseli bir ortaklık şirketi kurması ilişkileri güçlendirdiği gibi Sırbistan’ın Rusya’ya olan bağımlılığını da arttırmıştır. Bununla beraber Rusya Sırbistan’da çeşitli yatırımlar yapmakta ve kredi desteği sunmaktadır (Derman, 2017, s. 567). Bu nedenle Sırbistan Rusya ilişkilerinde gelişen maddi bağımlılık ve çıkarlar, mevcut manevi bağlarla birlikte AB üyelik sürecindeki Sırbistan’ın Ukrayna Savaşı’nda Rusya’ya karşı AB’nin isteklerine rağmen bir yaptırımda bulunmamasına ve olumsuz bir görüş bildirmemesine sebep olmuştur. Ukrayna Savaşı sürecinde Sırp milleti açık bir şekilde Rusya’yı destekleyen gösterilerde bulunmuş ve sloganlar dile getirmiştir. Bu nedenle AB Sırbistan’a açık ikazlarda bulunmuş fakat Sırbistan Rusya aleyhine bir adım atmamıştır. Halkın bu tutumunda 1990’larda meydana gelen çatışmalarda Batı’nın Sırp karşıtı tutumunun hafızalardaki yerinin silinmemiş olması etkili olmuştur (AB, Sırbistan’ın Rusya’ya Yaptırımlara Katılmasını İstedi, 2022).

Diğer yandan Çin’in bölgede artan nüfuzu ve yatırımları Sırbistan’ın bağımsız hareket edebilmesinde bir diğer unsuru teşkil etmektedir. Çin’in bu girişimleri AB’ye üyelik sürecindeki Balkan ülkelerinde de bu sürecin istenilen seviyede ilerlememesi dolayısı ile memnuniyetle karşılanmıştır. Çin’in Kuşak – Yol Projesi (BRI) ve bu bağlamda gerçekleştirdiği yatırımlarda Sırbistan 61 proje ile başı çekmektedir. BRI’da Sırbistan, bölgede yapılacak ulaşım güzergahlarında merkezi noktada bulunmaktadır. Bu nedenle Çin için önem arzetmektedir. Ayrıca Çin’in Kosova’nın bağımsızlığı meselesinde Sırbistan’ı desteklemesi bu ilişkilerin diğer itici gücü olmuştur. 2016 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping gerçekleştirdiği ziyarette bölgede yalnızca Sırbistan’ı ziyaret etmiştir. Çin Sırbistan’a askeri teknoloji de satmaya başlamış ve insansız hava aracı tedarik etmiştir. Bu ticari ve askeri işbirliklerinin yanı sıra Çin ve Sırbistan arasında kültürel ilişkilerin de geliştirilmesi bağlamında Sırbistan’da iki Konfüçyus Enstitüsü kurulmuştur (İlgaz, 2022).

Batı’nın Ukrayna Savaşı dolayısı ile güvenlik politikalarına ağırlık vermesi ve AB adayı ülkelerinin adaylık sürecindeki yavaşlamalar Balkan ülkeleri ve özel olarak Sırbistan’ı farklı arayışlara yöneltmekle birlikte daha bağımsız ve pragmatik politikalar izlemesine sebep olmuştur. Ukrayna Savaşı sırasında Sırbistan’ın AB’nin isteklerine ve üyelik sürecinde bunun bir sorun teşkil edeceğine dair uyarılarına rağmen Sırbistan’ın Rusya’ya karşı tutumu bunun en açık göstergesidir. Bununla beraber bu arayışlar Açık Balkan Girişimi gibi bölge ülkeleri arasında bazı olumlu girişimlere de sebebiyet vermiştir (Ohri’deki “Açık Balkanlar” Toplantısına Karadağ Ve Bosna Da Katılıyor, 2022). Fakat bölgedeki süregelen mevcut sorunların büyümemesi ve yeni bir çatışma sahasına dönüşmemesi bir ölçüde Ukrayna’daki savaşın hangi doğrultuda sonuçlanacağına da bağlıdır. Olası Rusya zaferi ve İsveç ve Finlandiya’nın üyelikleri ile beraber kuzeyden Yunanistan’a kadar olan NATO üyelerinin oluşturduğu hatta meydana gelebilecek bir sıcak çatışmada Sırbistan bu hattın gerisinde Batı için önemli bir sorun ve Rusya için ileri bir karakol görevi görebilir. Bu bakımdan yaygın görüşe göre Ukrayna’dan sonra savaşın Polonya üzerinden yayılacağı düşüncesi yanıltıcı olabilir (Erol & Başaran, 2022, s. 18).

Kaynakça

AB, Sırbistan’ın Rusya’ya Yaptırımlara Katılmasını İstedi. (2022). https://t24.com.tr/haber/ab-sirbistan-in-rusya-ya-yaptirimlara-katilmasini-istedi,1034610

Ağır, B. S. (2017). Bağımsızlık Sonrası Dönemde Kosova’da Barış. Uluslararası İlişkiler Dergisi, 14(53), 69–90. https://doi.org/10.33458/uidergisi.513196

Akçapa, M. (2019). Putin Dönemi Rusya’nın Enerji Politikaları Bağlamında Sırbistan ile İlişkileri: Gazprom Örneği. Bursa Uludağ Üniversitesi.

Batı, G. F. (2021). Balkan Jeopoli̇ti̇ği̇ ve iİki̇nci̇ Dünya Savaşında Balkanlar. Ulusam Türkiye Politik Çalışmalar Dergisi, 1, 49–57.

Derman, G. S. (2017). Soğuk Savaş Sonrası Rusya’nın Balkanlar Politikası. In İ. Kamil (Ed.), Soğuk Savaş Sonrasında Balkanlar (1990-2015) (1st ed., pp. 547–580). Nobel Akademik Yayıncılık.

Erhan, Ç. (2001). ABD-NiN ULUSAL GÜVENLiK ANLAYıŞı. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 56(4), 1. https://doi.org/10.1501/sbfder_0000001871

Erol, M. S., & Başaran, D. (2022). Rusya – Ukrayna Savaşı Bağlamında Polonya’nın Stratejik Önemi. Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları Dergisi, 13–39.

İlgaz, S. (2022). Çin’in Balkanlar Politikası. TUİÇ Akademi. https://www.tuicakademi.org/cinin-balkanlar-politikasi/

Kara, D. (2016). Soğuk Savaş Sonrası Kosova – Sırbistan İlişkileri (1991 – 2015). Trakya Üniveristesi.

Kara, D. (2017). Kosova Cumhuriyeti’nin Siyasal, Ekonomik Yapısı ve Dış Politikası. In İ. Kamil (Ed.), Soğuk Savaş Sonrasında Balkanlar (1990-2015) (1st ed., pp. 257–286). Nobel Akademik Yayıncılık.

Kaya, M., & Kaya, E. (2017). Avrupa Birliği’nin Eski Yugoslav Ülkeleri İle İlişkileri. In İ. Kamil (Ed.), Soğuk Savaş Sonrasında Balkanlar (1990-2015) (1st ed., pp. 601–626). Nobel Akademik Yayıncılık.

Kedikli, U., & Ünal, N. (2015). From Kosovo to Syria The Issue of “Humanitarian” Intervention. Humanities and Political Sciences Review, 4(2), 53–68.

Kütük, D. (2019). Avrupa Birliği’nin Balkanlar’daki Dönüştürücü Gücü: Sırbistan Örneği. Yıldız Teknik Üniversitesi.

Ohri’deki “Açık Balkanlar” Toplantısına Karadağ Ve Bosna Da Katılıyor. (2022). https://www.kosovaport.com/ohrideki-acik-balkanlar-toplantisina-karadag-ve-bosna-da-katiliyor/

Öztürk, Ş. (2023). Rusya – Ukrayna Savaşı Üzerinden Uluslararası Sisteme Dair Bir Değerlendirme. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 32, 449–462.

Sezer, S. (2024). Rusya – Ukrayna Savaşı’nın Jeopolitik Sonuçları. Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 17(1), 158–180. https://doi.org/10.25287/ohuiibf.1331462

Yazar Muhammed Nurullah Ketkanlı

Diğer Yazımız

SOSYOEKONOMİK FAKTÖRLER VE EĞİTİM: FIRSAT EŞİTLİĞİ MÜMKÜN MÜ?

Fatmanur Subaşı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, İktisat, Yüksek Lisans Giriş Eğitim, bireylerin toplumsal hayata katılımını …