Varlık Felsefesi Serisi – 3 | Immanuel Kant: “Ne yapmalıyım?”, “Ne umabilirim?” ve “İnsan nedir?”

Büşra Erbil

Siyaset Bilimi Uzmanı

Kant’a göre, zihnin Tanrı’ya yönelişi metafizikte arı aklın aşkınsal idealine dayanır ve bu ideal, arı aklın çabasının hedefidir. Ancak Tanrı’nın varlığı metafiziksel olarak kanıtlanamaz. Kant, Tanrı’nın yalnızca arı akıl kavramlarından biri olduğunu ve bu nedenle kuramsal düzeyde nesnel bir olgusallığı bulunmadığını savunur. Arı akıl, Tanrı’yı yalnızca mantıksal düzlemde düşünebilir, ama ona nesnel geçerlik veya olgusal bir gerçeklik atfedemez (Özkan, 2021:4).

Kant’ın eleştirel felsefesi, günümüzde hala önemli olan dört temel soruya yanıt arar: “Neyi bilebilirim?”, “Ne yapmalıyım?”, “Ne umabilirim?” ve “İnsan nedir?” Bu sorulardan ilki, Saf Aklın Eleştirisi’nde ele alınmıştır (Can, 2019:632). Kant, burada genel bir bilgi sorusundan ziyade, neyin mutlak bir kesinlikle bilinebileceğine dair daha dar bir soru üzerinde durur. Bu, bilgi felsefesinin sınırlarını belirleyen önemli bir yaklaşımdır. Kantçı eleştirel projeyi bütüncül bir sistem olarak tanımlayan temel unsur, üç kritik metnin birbirine “sınır koyma” ve “sınırlarını belirleme” aracılığıyla alan açarak bağlantı kurmasıdır. Bu bağlamda, Kant’ın eleştirel yaklaşımı, hem teorik hem pratik alanlarda tutarlı sonuçlar ortaya koyar.

İlk sorunun cevabı, insan bilgisinin sınırlarını belirlemeyi gerektirir. Bu, aklın teorik kullanımını araştırmak anlamına gelir ve Kant bu sorunun cevabını Saf Aklın Eleştirisi’nde (ve Prolegomena’da) sunar. İkinci soru, teorik akıldan pratik akla geçişi ifade eder ve bu geçişin felsefi çabasını Kant, Pratik Aklın Eleştirisi ve Ahlâk Metafiziği gibi eserlerinde geliştirir.

Neyi umut edebileceğimize dair soru ise, pratik akıldan çıkan a priori ilkelerin, bu dünyada nihai bir iyi durumu gösterirken, öte dünyada ruhun ölümsüzlüğü beklentisini ifade ettiğini belirtir. Bu şekilde, Kant’ın felsefesi, bilgi, etik ve umut alanlarını birbirine entegre eden bir bütünlük sunar (Güngör, 2015).

Kant, rasyonalist ve empirist görüşlerden kaçınarak, aklın sınırlarını bilmeden yanılmaz bir rehber olarak görülmesini abartılı bulur. Aynı şekilde, deneyci yaklaşımın insan bilgisini sadece deneyime indirmesi de eksiktir. Bu nedenle, “Neyi bilebiliriz?” sorusuna yeni bir cevap aramak gereklidir. Bu arayışı Kant, transendental felsefe olarak adlandırır.

Kant, metafizik bilginin (dünyanın, Tanrı’nın ve ruhun gerçek doğası gibi konularda akılla bilgi elde etme çabası) mümkün olup olmadığını araştırır ve bu çerçevede bilginin a priori formlarını inceler. Transendental felsefenin en önemli sorusu, “Sentetik a priori yargılar mümkün müdür?” sorusudur. Eğer metafizik güvenilir bir bilgi kaynağı olmayı amaçlıyorsa, bu tür yargılara dayanması gerekir. Kant, sentetik a priori yargıların var olduğunu savunur ve bu, onun felsefi sisteminin temel taşlarından biridir (Al, 2019).

Kant’a göre ahlaki değerler, duygu ve tutkuların geçiciliğinden değil, davranışların arkasında yatan kalıcı ilkelere dayanarak temellendirilmelidir. Bu düşünceler, Pratik Aklın Eleştirisi öncesindeki ahlak yazılarında da belirgindir. Örneğin, 1766 yılında yayımlanan Metafiziğin Düşleriyle Açıklamalı Bir Bilicinin Düşleri’nde, ahlaki niteliğin doğanın düzeninde değil, manevi kanunlar çerçevesinde ruhi dünyada kendini gösterdiğini vurgular.

Kant, ahlaki değerlerin metafizik bir zeminde açıklanması gerektiğini savunur. Ahlaki yargılarda istencin rolü önemlidir, ancak daha da önemlisi kişinin kendi istencinin genel istençle uyumlu olmasıdır. Kant, ahlakın en yüksek ilkelerinin kaynağının akıl olduğunu düşünür; aksi takdirde, bu ilkelerin belirsizliğe mahkûm olacağını belirtir.

İnsanın ahlaki hayatı alınyazısı veya rastlantıya bağlı değildir; eylemde bulunan kişinin istencinin kayıtsız olduğunu düşünmek mantıksızdır. Bu nedenle, Kant, akıl sahibi bir varlık olarak insanın içsel bir özgürlük bilincine sahip olduğunu savunur. Ancak özgürlük bilincinin, akıl temelinde eylemle doğru bir bağ kurması önemlidir. Gerçek bir özgürlük anlayışı, kendi kendini belirleyen akıllı varlığın iç ilkeye dayanarak eylemesi yoluyla elde edilir. Kant için “insanın değeri”, bu iç ilkenin genel istençle bağlantısında temellendirilir (Bahtiyar, 2019). Formun ÜstüFormun Altı

Kaynakça

Yakup Özkan, Varlıkbilimsel Kanıt Üzerine Kant’ın Düşüncesi, https://www.siirt.edu.tr/dosya/personel/2011-2012-guz-doktora-ders-doneminde-sunulmus-odev-varlikbilimsel-kanit-uzerine-kantin-dusuncesi-siirt-2017102293328188.pdf, ,2021, Erişim Tarihi:12.07.2024, (01—08),s.04.

Mücella Can, Kant’ın Düşüncesinde Tanrı Kanıtlamalarının Eleştirisi ve Saf Aklın İdeali, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Haziran 2019 23(2)(ss. 631-646), s.632.

Irmak Güngör, Immanuel Kant’ın Politika Felsefesi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı Felsefe Tarihi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Bursa,2015.

Nihat Al, Immanuel Kant’ın Eleştiri Felsefesinde İnsan Sorunu, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009.

Onur Bahtiyar, Kant’ın Etik Teorisinde Eylemin Ahlaki Değeri, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Sivas, 2019.

Yazar Büşra Erbil

Diğer Yazımız

PRIMUM NON NOCERE – ÖNCE ZARAR VERME

Prof. Dr. Ayhan ALTINTAŞ Anadolu Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Farmakognozi Anabilim Dalı Başkanı, Eczacılık Tarihi ve …