MACARİSTAN’IN 2024 AB KONSEYİ DÖNEM BAŞKANLIĞI: GELİŞMELER VE TARTIŞMALAR

Seval TOMAK BAL

Araştırmacı

Giriş

Avrupa Birliği’ni oluşturan üye devletler, Konsey Dönem Başkanlığı görevini altışar aylık periyotlarda devralmaktadır. Bu çerçevede 1 Temmuz 2024’te Macaristan, Belçika’dan görevi almış 31 Aralık 2024’e kadar Konseyinin gündemini yönetmiştir. Dönem başkanlığında görevi üstlenen üye ülke başkanlığından ulusal bakanların AB yasalarını müzakere ettiği ve bütçeyi onayladığı Konsey toplantılarını yürütmesi, yasal sürecin devamlılığını sağlaması ve diğer AB kurumlarıyla iş birliğini sağlayıcı düzenlemeleri yürütmesi beklenmektedir. Macaristan dönem başkanlığı özellikle, 2024 Haziran ayında yenilenen Avrupa Parlamentosu ve Komisyonun göreve başlaması ve yeni AB Stratejik Gündemi’nin (2024–2029) hayata geçirilmesi sürecine denk gelmiştir. Bu açıdan değerlendirme dikkat çekmektedir.

Araştırmada, Macaristan’ın başkanlık dönemine dair resmi belge ve programlar, AB kurumlarının raporları, düşünce kuruluşu analizleri ile basın-yayın organlarından yararlanılmıştır. Literatürde, son dönemde Macaristan’ın demokratik tutumu ve AB politikalarıyla çatışmalarına ilişkin çok sayıda analiz yer almaktadır. Bu çalışmada, söz konusu kaynaklardan yola çıkılarak Macaristan’ın siyasi yapısı, AB içindeki konumu ve 2024 başkanlık sürecine dair öncelikleri, uygulaması, eleştiriler ele alınmıştır.

Macaristan’ın Siyasi Yapısı

Macaristan, 1989 sonrasında parlamenter cumhuriyet sistemiyle yapılandırılmıştır. Hükûmetin başında Başbakan bulunurken, Cumhurbaşkanı temsili görevler üstlenir. Ancak 2010’dan bu yana iktidarda olan Viktor Orbán liderliğindeki Fidesz partisi, Mecliste üçte iki çoğunlukla dayanan bir siyasal güç elde etmiştir. Bu dönemde anayasa değişiklikleri, yargı sisteminin ve seçim kurumlarının yeniden düzenlenmesi yoluyla yürütmenin denetimi ile ilgili tartışmalar ve eleştiriler gündeme gelmiştir. OSCE/ODIHR tarafından 2022 seçimleri ile ilgili yayımlanan raporda, seçimlerin teknik olarak profesyonelce yürütülmesine rağmen “seçim sonuçlarını etkileyecek düzeyde eşit ortam” sağlanamadığı, devlet kaynaklarının iktidar yanlısı kampanyalar için kullanıldığı kaydedilmiştir. Ayrıca Fidesz çoğunluğu, milletvekili seçim çevrelerini kendisi lehine yeniden düzenlemiş ve Ulusal Seçim Komisyonu’na parti yanlısı üyeler atamıştır. Medya özgürlüğü alanında uygulamaların tenkide uğradığı görülmüştür. Sivil toplum kuruluşlarına yönelik düzenlemeler, özellikle yabancı fonlu STK’ların “yabancı üye” olarak etiketlenmesini öngören mevzuat ile baskının arttırıldığı gündeme getirilmiştir. Yargı bağımsızlığı alanında ise resmi düzeyde iyileştirme adımları atılarak bu olumsuz yargının düzeltilmesi yönünde politik tutum tercih edilmiştir. Örneğin son yıllarda sık sık olağanüstü hâl ilan edilerek parlamento gözetimi bypass edilmiş, böylece icra erkine geniş yetkiler tanındığı gözlemlenmiştir.

Freedom House’a göre Macaristan “kısmen özgür” bağımsız anayasa mahkemesi ve seçim idaresinde hükûmet müdahalesi, çoğulculuktan uzak medya yapısı nedeniyle AB kriterlerinden uzaklaşmıştır. Sonuç olarak, seçim yönetimi ve hukukun üstünlüğündeki zaaflar nedeniyle AB kurumları ve gözlemciler Macaristan’ı “elektoral otokrasi” ya da “örgütlü otokrasi” olarak tanımlamakta, sistematik değer ihlalleri konusunda uyarıda bulunmaktadır. Bu durumun olumlu yönde değişimi konunun ivedilikle ele alınması, Macaristan`ın ileriki dönemlerde Avrupa yönetiminde etkili bir aktör olması yönünde gelecek beklentisine doğrudan katkıda bulunacaktır diyebiliriz.

Macaristan’ın AB İçindeki Yeri ve Gücü

AB çerçevesinde Macaristan, yaklaşık 9,6 milyonluk nüfusu olan Yunanistan kategorisine yakın bir üyedir; GSYH’si AB toplamının %1,2’sini oluşturur. 2024 itibarıyla 21 Macar milletvekili Avrupa Parlamentosu’nda yer almaktadır. Ancak ülke, hâlen Avrupa ortalamasının altında bir kişi başına gelir seviyesine sahiptir. Avrupa’da Macaristan büyük oranda AB uyum fonlarına bağımlı bir ekonomi görünümü vermektedir. Nitekim yeni dönemde bile, Macaristan bütçesinden alınması gereken milyarlarca Euroluk kaynağın hukukun üstünlüğü ihlali gerekçesiyle blokede kalması dikkat çekmiştir.

Siyasi anlamda Macaristan, 2004 üyeliğinden bu yana AB’nin doğu kanadında etkili bir aktör kabul edilmiştir. Visegrád Grubu (Polonya, Çekya, Slovakya) üyeliği yoluyla ortak söylem geliştirmeye çalışsa da, son yıllarda AB’nin başta göç, genişleme ve dış politika konuları olmak üzere birçok politikasına karşı tavır olarak değerlendirilmiştir.  Macaristan resmî söylemde “liyakat esaslı bir genişleme” vurgusu yaparken, Ukrayna’nın AB’ye tam üyeliği konusunda tereddüt ettiği gözlemlenmiştir; program metni Ukrayna’dan bahsetmezken, bazı gözlemciler Macaristan’ın Ukrayna’nın üyelik sürecini yavaşlatmayı hedeflediğini ifade etmektedir.

AB dış politikası alanında ise Orban, Rusya ve Çin ile yakınlaşma eğilimi göstermiş, bu da diğer AB üyeleriyle uyum sorunu yaşanmasını gündeme getirmiştir. Bu bağlamda AB Konseyi’nde Macaristan, veto haklarıyla zaman zaman ortak kararları bloke ettiği (örneğin Ukrayna’ya askeri yardım paketleri), Parlamento’da ise geçmişte Avrupa Halk Partisi’nden (EPP) ihraç edilerek grup değişikliklerine gitmiş ve yeni aşırı sağcı oluşumlara katıldığı görülmüştür.

Macaristan, AB içindeki etkinliği dönem dönem tartışmalarla anılmıştır, diyebiliriz. Macaristan, NATO ve AB için jeopolitik ve ekonomik entegrasyonu nedeniyle önemli bir yerdedir.

2024 AB Dönem Başkanlığı Üzerine

Macaristan’ın 2024 ikinci yarı yıl (Temmuz–Aralık) başkanlığı, Türkiye’nin 2020 sonları dönemiyle başlayan bir trio içerisinde gerçekleşmiştir. 18 aylık trio programı kapsamında, Temmuz–Aralık 2023 döneminde İspanya, Ocak–Haziran 2024 döneminde Belçika başkanlık yapmış, ardından Macaristan bu sürekliliği devralmıştır. Trio programı ortak öncelikler belirlerken, her ülke kendi altı aylık gündemini netleştirmiştir.

Macaristan Dönem Başkanlığı programında “dış politikanın istikrarsız, güvensizliklerin arttığı, savaşların ve krizin süreceği” bir Avrupa vurgusu yapılmış, yürürlükteki 2024–2029 Stratejik Gündem’in hayata geçirilmesi hedeflenmiştir. Gündemde kıtanın “son yıllarda komşuluğunda çıkan savaşlar, rakiplere karşı rekabeti geride bırakmış rekabet gücü sorunları, güvenlik zaafları, kayıt dışı göç, arz zinciri problemleri, iklim değişikliği ve demografik zorluklar” yer almıştır. Macaristan hükûmeti, AB içinde “dürüst arabulucu” rolü üstlenmeyi taahhüt ettiği görülmüştür.

AB açısından, dönemin başlangıcının yeni AB Parlamentosu ve Komisyonun göreve başladığı bir geçiş dönemine denk gelmesi, Macaristan`ın dönem başkanlığının kritik bir yerde olmasına neden olmuştur.

Dönem başkanlığı, önümüzdeki yılların uzun vadeli gündemini oluşturacak stratejik vizyonun şekillendirilmesi, yeni Komisyon’un yıldönümü çalışma programının desteklenmesi ve Konsey işleyişinde sürekliliğin sağlanması vardır. Teorik olarak başkan ülkenin yetkileri yasama süreçlerini başlatmaktan ziyade mevcut sürecin yönetilmesidir; Konsey toplantılarını düzenlemek, Komisyon ve Parlamento ile uyum içinde çalışmak ve bakanlar arasındaki koordinasyonu sağlamaktadır.

Ancak görev devrinden hemen sonra Macaristan, dış politika adımlarıyla dikkat çektiği görülmüştür. Orban, başkanlık haftasının ikinci gününde Kiev’e gidip Zelenskiy ile görüşmüş, beşinci günde Moskova’ya giderek Putin ile buluşmuştur. Bu diplomatik ziyaretler dünya basınında farklı yorum ve analizlerle tartışma konusu olmuştur. AB içerisinde tekil bir adım olarak da değerlendirildiği görülmüştür.

Macaristan Dönem Başkanlığı sloganı “Make Europe Great Again” olarak ilan edildi (ki bu slogan ABD’de eski Başkan Trump’ın  benzerlikler taşıdığı için tartışma yaratmıştır). Dışişleri Bakanı János Bóka, bu sloganın Avrupa’nın küresel rekabette güçlü ve bağımsız bir aktör olma hedefini yansıttığını belirtmiştir. Program sunumunda ayrıca Rubik Küpü logosu “Macar dehasını” simgeleyen bir imge kabul edilmiştir. Özellikle de rekabetçi bir “çiftçi odaklı” politika, dış sınırların korunması, göç edenlerin durumu ile ilgili yeni açılımların yapılması ve iade politikalarının iyileştirilmesi, Batı Balkanlar’ın katılım sürecine ivme kazandırma gibi temaların öne çıkarıldığı görülmüştür. Macaristan”ın Avrupadaki sağ partilerden ayrıştığı göç politikası tutumu ilerideki dönemlerde gelecek vizyonu açısından irdelenmelidir diyebiliriz. Şimdi Macaristan Resmi Programını değerlendirelim.

Öncelikler, Uygulama ve Kazanımlar: Macaristan’ın Resmi Programı

Yeni Avrupa Rekabet Anlaşması: AB’nin küresel rekabette güçlenmesi amacıyla, teknoloji-tarafsız endüstri stratejileri geliştirmek, Avrupa’da üretkenliği arttırmak, açık ekonomi ve uluslararası iş birliği politikaları izlemek, esnek işgücü piyasası ile yüksek ücretli işlere odaklanmak.

Avrupa savunma politikasının güçlendirilmesi: Savunma alanında AB’nin dayanıklılığını ve acil harekât kapasitesini artırmaya yönelik adımlar atmak hedeflenmiştir. Avrupa Savunma Teknoloji ve Sanayi Üssü’nün geliştirilmesi, savunma yenilikleri ve savunma alım iş birliği projelerine öncelik verilmesi dahildir. Stratejik Pusula gibi inisiyatifler doğrultusunda ortak savunma projelerinin desteklenmesi de gündemdedir. Bu alanda çeşitli yatırım anlaşmaları ve askeri tedbirler ile ilgili planlamalar başlatılmıştır.

Tutarlı ve liyakat esaslı genişleme politikası: “Genişleme, AB’nin en başarılı politikalarından biridir” ilkesi düşünüldüğünde, Macaristan, üyelik perspektifinin Batı Balkanlar için korunması gerektiğini vurguladığı görülmektedir.  Program metni, Batı Balkan ülkelerinin AB’ye entegrasyonu için yeni ivme kazandırmayı, bu bölgeyle mütekabiliyet temelinde iletişimi güçlendirmeyi taahhüt etmiştir. Resmi metin, Ukrayna’yı genişleme bağlamında açıkça anmamıştır. Bu durum savaşın gidişatı ile ilgili çekince ve Rus tehdidi algısı ile bağlantılı okunabilir.

Başkanlık, önümüzdeki dönemde AB-Batı Balkanlar Zirvesi ve Avrupa Siyasi Topluluğu aracılığıyla somut adımlar atmak istediğini duyurmuştur.

Yasadışı göçün önlenmesi: Göç politikaları bağlamında öncelikli olarak AB’nin dış sınırlarının korunmasına, komşu ve transit ülkelerle iş birliğine, geri kabul uygulamalarının iyileştirilmesi konularına yer verilmiştir. Programa göre, yasadışı göçü denetim altında tutmak için ilave fonlar talep edilecek, üçüncü ülkelerle etkili iş birlikleri (göçmen köken ve transit ülkeleriyle ortak çözümler) ve sınır güvenliği mekanizmaları (Schengen Uzmanlar Döngüsü) teşvik edilecektir. Ayrıca mülteci aslı taleplerinin yenilenmesini sağlamak üzere mülteci hukukuna inovatif çözümler üzerinde durulacağı bildirilmiştir. Uygulama aşamasında yenilikçi yaklaşımlara yer verileceği belrtilmiştir. Bu durum uzun vadede AB göç politikasında değişimlere sebep olacak bir gelişmeyi yansıtıyor diyebiliriz.

Kohezyon politikasının geleceği: Üye devletler arasındaki kalkınma farklılıklarını azaltmaya yönelik yapısal uyum politikalarının rolünü sürdürülebilirlik temasıyla, içerdeki eşitsizlikleri giderme taahhüdü vurgulanmıştır. Macaristan, “rekabet, istihdam ve demografik dönüşüme katkısı çerçevesinde”, Kohezyon Politikasının geleceğine dair üst düzey bir stratejik tartışma başlatmayı planlamakta olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla başkanlık, 2027 sonrası dönemde hem sermaye piyasaları, hem de altyapı ve eğitim gibi alanlara yapılacak yatırımlar bakımından uyum fonlarının önemini vurgulamıştır. Macaristan 9.7 milyon nüfusu ile bu bahsi geçen fonların kullanımı konusunda iyi bir planlama ile içeride kalkınma engellerini aşama aşama geliştirebilir. Fırsatı lehinde yönetebilirse birlik içerisinde saygınlığını ve gücünü arttırabilir diyebiliriz.

Çiftçi odaklı AB tarım politikası: Tarım sektöründeki zorlukların aşılması hedefiyle, tarımı iklim değişikliği sorununun bir nedeni değil parçası olarak gören bir yaklaşım benimsenmiştir. Program, sürdürülebilir üretim uygulamalarını benimseyen çiftçilerin desteklenmesini öngörmektedir. Yeni Komisyon döneminde ortak tarım politikası reformlarında, çiftçi gelirlerinin korunması, gıda güvenliği ve iklim hedefleri arasındaki dengeyi sağlayacak adımların atılması beklenmektedir. Çevreci politikalar konusunda birlik hassasiyeti dikkatle takip edilmelidir.

Demografik sorunların ele alınması: Yaşlanma, düşük doğum oranları ve kırsal nüfus azalması gibi demografik sorunlar, AB’nin rekabet gücünü ve kamu finansmanı sürdürülebilirliğini tehdit eden unsurlar olarak tanımlanmıştır. Macaristan bu bağlamda, demografik dönüşüme yönelik araçları (AB Komisyonu’nun 2023’te başlattığı demografik “araç kutusu” gibi) öne çıkararak, üye devletlerin benzer sorunlarla mücadele deneyimlerinin paylaşılmasını amaçlamıştır. Gelecek dönemde birlik nüfus politikaları açısından Macaristan hükümeti kendi payına düşen hususlarda dikkatle uyum sağlayıcı önlemleri alması beklenmektedir.

Bu öncelikler ışığında Macaristan, ilgili Konsey formatlarında (Tarım, Adalet, İçişleri vb.) toplantılar düzenlemiş, gündem belirleme rolünü kullanmıştır. 24 Eylül 2024 tarihinde düzenlenen Genel İşler Konseyi (GAC) toplantısında, Komisyon’un 2024 Hukukun Üstünlüğü Raporu, temel alınarak tüm üye ülkelerde adalet sistemi, yolsuzlukla mücadele, medya ve genel kurumsal denge konuları müzakere edilmiştir. Bu toplantıda bakanlar, AB ülkelerinde reform yönlendirecek bu mekanizmanın uygulanmaya devam etmesi gerektiğini belirtmiş, AB değerlerine saygı gösterilerek hukukun üstünlüğü diyaloğunun sürdürülmesi üzerinde mutabık kalmıştır. Macaristan birlik ilkelerine uyum konusunda ilerleme kaydetmekte en azından bu yönde bir eğilim içerisine girmiştir yorumunu yapabiliriz.

Ekim 2024 Avrupa Konseyi toplantısına ilişkin hazırlıklarda ise Macaristan, gündemde Rusya-Ukrayna savaşı, enerji ve savunma güvenliği, Mario Draghi’nin “Avrupa rekabet raporu” ile stratejik özerklik konularının ele alınacağını bildirmiştir. Yeni Komisyonun yasal taslakları Haziran 2025’te tamamlandığından, bu başkanlık döneminde yeni yasama teklifleri sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla Macaristan’ın esas çabası, mevcut gündemi yürütmek, üye devletler arası koordinasyonu sağlamak ve belirlenen stratejik hedeflerin hayata geçirilmesi için gerekli tartışma zeminini yaratmak olmuştur. Tecrübe sağlayıcı adımlar Macaristan için olduğu kadar AB üye ülkeleri adına da yeni perspektifler açtı diyebiliriz.

Eleştiriler ve Tepkiler

Macaristan’ın dönem başkanlığına ilişkin başlıca eleştiriler, ülkenin iç politikadaki otoriter uygulamaları ve bunların AB değerleriyle çelişmesidir, diyebiliriz. Avrupa Parlamentosu (AP) 18 Ocak 2024’te kabul ettiği kararda, Macaristan’ın oy haklarının askıya alınma olasılığının değerlendirilmesi için Konseyin harekete geçmesini talep etmişti. AP Parlamentosu, bu talebinde, Macaristan hükümetini “illiberal” bir yönetim anlayışıyla demokratik değerleri çiğnemekle suçlamış ve özellikle Ukrayna için yardım paketlerini “bloke ettiği” eleştirisini getirmişti. Mart 2024’te AP tarafından geçirilen bir başka kararda Macaristan’a yönelik parasal yaptırımların artırılması çağrısı ile ilgili olmuştu. Anlaşıldığı üzere AB ile Macaristan uyumu sorunu söz konusu olmuştur. Bu durumda Macaristan hükümetine düşen bir an evvel aradaki farkı en aza indirecek tedbirleri aldırıcı yasal düzenlemeleri yaparak uygulanmasını takip etmek olmalıdır.

AB Komisyonu ve yargı organları da hukuka aykırılıkları cezalandırmaya devam etmiştir. Komisyon, yargı bağımsızlığı ve yolsuzlukla ilgili endişeler gerekçesiyle 2022 yılında Macaristan’ın üç uyum programından yaklaşık 6,3 milyar Avroluk desteği doldurmuş, ancak Aralık 2023’te yargıya dair reformları gerekçe göstererek 10,2 milyar Avro desteği serbest bırakmıştır. Bu adım, bir yandan Macaristan ile Ukrayna’ya yardım sağlanması arasındaki pazarlıkla ilişkilendirilmiş, diğer yandan AP’de “AB değerlerinin feda edilmesi” şeklinde eleştirilmiştir. 13 Haziran 2024’te ise Avrupa Adalet Divanı (AİHM), Macaristan’ı göçmenlere yönelik uygulamalarını değiştirmediği için 200 milyon Avro para cezası ve günlük 1 milyon Avro ek ceza ödemeye mahkûm etmiştir. Basın ve sivil toplum kuruluşları da ağır eleştiriler yöneltmiştir. Guardian gazetesi, Macaristan’ın halen “hukukun üstünlüğü ihlalleri nedeniyle yaptırım sürecinde olan” bir ülke olduğunu hatırlatarak, 19 milyar Avro’luk fonun dondurulduğunu ve günlük cezalar olduğunu yazmıştır. AP milletvekili, “milli oy hakkı askıya alınmış, milyarlarca fon dondurulmuş bir ülkenin hukukun üstünlüğü tartışmasını yönetmesinin rezalet” diye nitelendirdiği görülmüştür. Chatham House uzmanları ise Orbán’ın başkanlığını “AB normlarını eziyor” olarak yorumlamış, Rusya ve Çin ziyaretlerine vurgu yapılmıştır.

AB Konseyi, özellikle dış politika toplantılarının yerini değiştirmiştir: Dışişleri ve Savunma Bakanları toplantısının Macaristan’da yapılması planlanmış iken bu toplantılar Brüksel’e alınmış, Macron başta olmak üzere bazı liderler ve Komisyon Başkanı Von der Leyen gayri resmi Macaristan toplantılarını boykot ettiği izlenmiştir. Ayrıca tüm bunlara ek olarak çevre ve insan hakları örgütleri de Macaristan başkanlığını eleştiride bulunmuştu. Avrupa Çevre Bürosu (EEB), Macaristan’ın başkanlığı döneminde biyoçeşitlilik ve tarım konusunda “çok az ilerleme” kaydettiğini dile getirmiştir. Mesela orman politikaları ve balinaları koruyan uluslararası kararları olumlu bulmuşken, kurt nüfusunu bilimsel temelli gözetmeye yönelik AB kararının politik gerekçelerle geri çekilmesine tepki göstermiştir. Tarımda ise EEB, Macaristan’ın sürdürülebilir reformlara ilgi göstermeyip mevcut sistemi koruma eğiliminde olduğunu belirtmiştir; 2027 sonrası AB Ortak Tarım Politikası üzerinde “iş olsun” diye kararların alındığı, çevreci önerilerin geri planda bırakıldığı eleştirileri dikkat çekmiştir.

Uluslararası düşünce kuruluşlarından Jacques Delors Merkezi’ne göre ise AB, Macaristan’a karşı “nakdi yaptırım uygulamak, siyasi izolasyon ve oy haklarını askıya almak” gibi üç aşamalı bir strateji izlemelidir. Bu tür öneriler pratikte henüz hayata geçmese de, AB bürokrasisinde Macaristan’a daha sıkı takip önerisinin benimsendiği gözlenmiştir. Luke Spieker (EPC) gibi analistler, Komisyon’un yeni bir Madde 7(2) teklifiyle konuyu netleştirmek ve Konseyin belirli bir süre içinde oylama yapmasını zorunlu kılacak bir anlaşma önermektedir. Ayrıca mali yardımların koşullu hale getirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Demokrasi ve Hukuk Devleti Tartışmaları

Macaristan’ın demokrasi sorunsalı kabul edilen hak ihlallerinin yaşandığı bilhassa göçmen politikası uygulamalarında takındığı tavır, AB kurumları ile yaşanan ana çatışma alanı olarak karşımıza çıkmıştır. 2018 yılında AP, Macaristan’ı AB değerlerine yönelik “sistematik tehdide” maruz kalmakla suçlayarak (Madde 7) süreci başlatmıştır. Ancak yedi yılı aşkın süredir Konsey nezdinde bu prosedür askıda kalmış, oy haklarını askıya alınmamıştır. Bunun yerine, Komisyon uyum fonlarını keserek hukuka yönelik eksiklikleri telafi etmeyi tercih ettiği gözlemlenmiştir.  Mart 2024’e gelindiğinde, yaklaşık 21 milyar Euroluk kaynak hâlâ bloke durumdaydı; bu rakam AP tarafından da “tutarı kesin olmayan” bir iddia olarak telaffuz edilmişti. Komisyon 2023 sonunda yargı reformlarını yeterli sayarak 10,2 milyar Euro’yu serbest bıraksa da, bu adım siyaseten tartışmalı bulunmuştu.

Hukukun üstünlüğü alanındaki çatışmalar, sadece mali yaptırımlarla sınırlı kalmamıştır. AİHM kararlarına uymadığı için peş peşe verilen ağır cezalar, Macaristan ile AB kurumları arasındaki güvensizliği pekiştirmiştir. Sığınma politikaları başta olmak üzere ihlal sayılan uygulamalar nedeniyle Macaristan’a verilen para cezaları (200 milyon Avro + 1 milyon Avro/ gün) ve hukuka aykırı uygulamalarına karşı devam eden AB suçlamaları, kurumlararası gerilimi artırmıştır diyebiliriz.

Bu süreçte Macaristan’ın AB’de normal bir arabulucu gibi hareket etmesi beklenirken, gerçekte kendi dış politika ajandasını öne çıkardığı dikkat çeken bir durum olmuştur. Mesela Temmuz 2024’te Orban’ın Moskova ziyareti, Komisyon başkanı Von der Leyen tarafından “yalnızca yatıştırma misyonu” olarak nitelendirilmiş; İsveç, Finlandiya, Baltık ülkeleri ve Polonya gibi birçok ülke Macaristan’ın dönem başkanlığına ilişkin temmuz ayı gayri resmî toplantılara katılmayacağını duyurmuştu. Bu hamle, AB kurumlarının ve üye devletlerin Macaristan’a yönelik tepkisini simgeleyen önemli bir «kurumsal refleks» olarak değerlendirilmiştir. Bütün bu tepkiler dikkate alındığında Macaristan, siyasi tutumunun AB standartlarına doğru zorlandığı uzun vadede demokratik gelişim adına bir gelişmeyi tetikleyici özellik taşıdığı söylenebilir. Ayrıca gelişmeler gösteriyor ki, AB, Macaristan’ın demokrasi ve hukuk devleti alanındaki sorunlarına karşı net bir çözüme henüz ulaşamamıştır. İnsan Hakları İzleme Örgütü olumsuz görüş sunmuş, Macaristan’ın “otoriterliğe sürüklendiğini” bundan dolayı da AB Konseyi’nin Madde 7 sürecini hızlandırma çağrısında bulunmuştur.

ABD ve AB’li analizcilere göre, AB’nin artık hukukun üstünlüğünü korumak için mevcut mekanizmaları gözden geçirip güçlendirmesi önemlidir. Ocak 2024’te AP’nin aldığı önlemlerin somut etkisi sınırlı kaldığı anlaşılmıştır. Macaristan devlet mekanizmasının bundan sonraki yönetim eğilimleri oldukça kritik bir yerdedir diyebiliriz. Zira Macaristan, AB kimliğinin merkezindedir, tarihi bir bağın varlığı bilinmektedir. Almanya ve Avusturya ekseninde doğup ortaya çıktığı yarım asırlık tecrübenin oluşturduğu siyasi süreçten bağımsız da değildir. Sovyet Rusya bağını hatırda tutmak gerekir. Her ne kadar 1992 sonrası dağılma yaşanmış olsa da Macaristan siyasi duruşunda Rus bakış açısının etkisinin tamamen silindiği de söylenemez. Bu yönü ile konu başka bir çerçevede değerlendirmeye açıktır.

Gelecek Vizyonu ve AB’nin Kurumsal Refleksleri

Macaristan dönem başkanlığı, kısa vadede AB gündemini şekillendiren zorlukları ortaya koysa da, uzun vadeli sonuçları henüz netleşmiş değildir. Orban yönetimi, “Avrupa’yı yeniden büyük yapma” söylemiyle bir vizyon sunmaya çalışmış, sanayi, (güvenlik, göç, demografi gibi birçok başlığı gündeme getirmiştir. Buna karşın, AB kurumları Macaristan’ın bu vizyonunu kuşkuyla değerlendirerek uzak bir tutum sergiledikleri görülmüştür. Üyeler arası güven testine dönüşen bu süreç, ilerideki AB için (örneğin Polonya 2025 başkanlığı) ve kurumsal reform tartışmaları için bir referans alınacağı açıktır. Macaristan izlediği politikaları ile farklı bir bakış açısı geliştirmiş, bir anlamda değişimi, dönüşümü ve tartışmaları tetikleyici rol üstlenmiştir diyebiliriz.

AB müktesebatına uyumu zorunlu kılan düzenlemelerin güçlendirilmesi (hukuk devleti koşulluğu, şeffaflık mekanizmaları) tartışılması söz konusudur. Zaten uzmanlar, Komisyon’un yeni bir Madde 7(2) teklifi sunmasını ve Konseyin hızlı karar almasını önerirken, mali yardımlara bağlı ön koşulların sıkılaştırılması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, AB liderlerinin ulusal veya parti çıkarlarının ötesinde birlikte hareket etmesi, Macaristan benzeri durumların gelecekte şeffaflıkla ele alınmasını kolaylaştırabilir. Emmanuel Macron’un dile getirdiği “Avrupa’yı savunma taahhüdü” (French, Germany SPD sıkı adımlar) veya bir öncelikli hukuk devleti paketi gibi inisiyatifler gündeme gelebilir. Macaristan söylemleri ile AB lokomotif güçlerine destek olabilir “güçlü Avrupa’ sloganı işe yarayabilir görünmektedir.

Sonuç olarak, Macaristan’ın 2024 dönemi AB Konseyi Başkanlığı, birlik içindeki hukukun üstünlüğü, demokrasi normları ve dış politika konularında yaşanan gerilimler, Macaristan’ın gündemi yönlendirme becerisini sınamıştır diyebiliriz. Başarılar kısmında, başkanlığın belirlediği önceliklerin tartışma zeminine sokulması önemli bir gelişme olarak karşımıza çıkmıştır. Analizler gösteriyor ki AB, gelecekte benzer krizlerle karşılaşmamak için mekanizmalarını güçlendirme yoluna gitmelidir; AB içerisinde tutarlılık risk altına girecektir değerlendirmeleri yapılmaktadır.

Macaristan’ın AB dönem başkanlığında dış politikada attığı adımlardan dolayı Victor Orban hem Avrupa Birliği’nde hem de ilgili devletlerde çeşitli tartışmalara neden olmuştur. Onun bağımsız tutumu, AB ortak dış politika oluşturma çabalarının zorlaştırmış özellikle Rusya ve Ukrayna konusundaki tutumu tepkiyle karşılanmıştır.

Avrupa Birliği’nin temel aldığı değerlerin tehdit edildiği izlenimi doğmuştur denilebilir. AB’nin küresel sahnede bağımsız bir aktör olma hedefi ile uyumlu olup olmadığı, Macaristan’ın genişleme politikasının da AB genişleme politikası için bir fırsat mı yoksa kendi bölgesel çıkarları için strateji oluşturmaya yönelik olduğu hususu dikkat çekmiştir. Macaristan’ın sert göç politikaları, AB’nin insan hakları odaklı yaklaşımı ile paradoks teşkil etmiş, AB içinde yeni tartışmalara yol açıp açmayacağı merak konusu olmuştur. Teklif ettiği yenilikçi çözümler acaba kabul görecek midir, bu durum ileriki dönemde değerlendirilebilir. Macaristan’ın Türkiye’ye verdiği destek ise AB içerisinde nasıl bir yankı bulmuştur, bu destek Türkiye’nin AB üyelik sürecine etki edecek midir, bu da önümüzdeki dönemlerde tartışılacak konulardandır.

Kısaca, Macaristan’ın AB dönem başkanlığı dış politika adımları ile hem fırsatları hem de zorlukları ortaya çıkartmış, Victor Orban’ın tartışmalı hamleleri, Avrupa Birliği’nin ortak dış politika hedeflerini sınamıştır diyebiliriz. Özellikle genişleme ve göç gibi konularda Macaristan’ın önerdiği politikaların AB gündemini etkilediği ve tartışma konusu olduğu görülmüştür. AB değerlerinden uzaklaşan bir tutum sergilediği yorumları basında yer almıştır.

AB’nin Macaristan’ın dönem başkanlığı ile ilgili tecrübesinden nasıl bir etkilenme yaşadığı önümüzdeki süreçte izleyeceği politikalarda kendini belli edecektir diyebiliriz.

Kaynaklar:

  1. Orbán is using Hungary’s EU Council presidency to bulldoze EU norms | Chatham House – International Affairs Think Tank https://www.chathamhouse.org/2024/07/orban-using-hungarys-eu-council-presidency-bulldoze-eu-norms
  2. The Hungarian presidency programme The Hungarian EU Council Presidency: a Test for EU Cohesion – RPP Group https://rpp-group.com/2024/08/08/the-hungarian-eu-council-presidency-a-test-for-eu-cohesion/, Freezing EU funds: An effective tool to enforce the rule of law? | Centre for European Reform https://www.cer.eu/insights/freezing-eu-funds-effective-tool-enforce-rule-law/
  3. The Hungarian EU Council Presidency: a Test for EU Cohesion – RPP Group https://rpp-group.com/2024/08/08/the-hungarian-eu-council-presidency-a-test-for-eu-cohesion/
  4. Hungary: Bill Threatens To Eviscerate Democracy | Human Rights Watch https://www.hrw.org/news/2025/05/21/hungary-bill-threatens-eviscerate-democracy
  5. What the EU should do about Viktor Orbán | Jacques Delors Centre https://www.delorscentre.eu/en/publications/detail/publication/what-the-eu-should-do-about-viktor-orban/, Tackling the Union’s “Orbán Problem” Now https://verfassungsblog.de/tackling-orban-problem/
  6. Tackling the Union’s “Orbán Problem” Now https://verfassungsblog.de/tackling-orban-problem/, What the EU should do about Viktor Orbán | Jacques Delors Centre https://www.delorscentre.eu/en/publications/detail/publication/what-the-eu-should-do-about-viktor-orban/
  7. EU Parliament calls to strip Hungary of voting rights in rule-of-law clash – POLITICO https://www.politico.eu/article/european-parliament-hungary-voting-rights-rule-of-law-viktor-orban/, Tackling the Union’s “Orbán Problem” Now https://verfassungsblog.de/tackling-orban-problem/
  8. Freezing EU funds: An effective tool to enforce the rule of law? | Centre for European Reform https://www.cer.eu/insights/freezing-eu-funds-effective-tool-enforce-rule-law/, Tackling the Union’s “Orbán Problem” Now https://verfassungsblog.de/tackling-orban-problem/
  9. Hungary’s presidency of the Council of the European Union – SPICe Spotlight | Solas air SPICe https://spice-spotlight.scot/2024/09/05/hungarys-presidency-of-the-council-of-the-european-union/

Fotoğraf: Anadolu Ajansı

Yazar Seval Tomak Bal

Diğer Yazımız

TRAVMADAN PRAGMATİZME: RUSYA’NIN TALİBAN’LA KURDUĞU YENİ İLİŞKİLER

Feyza Kübra AĞIRTMIŞ İletişim Çalışmaları Uzmanı Haber Rusya, Afganistan’daki Taliban hükümetini resmen tanıyan ilk ülke …